DOĞUMU: 1953 Kahramanmaraş doğumlu.
ÖĞRENİMİ: İmam Hatip Lisesi ve Ticaret Lisesinden sonra Ankara
İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Ekonomi Maliye Bölümünden mezun oldu.
Sekiz yaşında babasını kaybetti. Yoksulluk denilen çilelerle
tanıştı.
YAPTIKLARI
1. 1975-76 Yıllarında Çalışma
Bakanlığının çeşitli birimlerinde iki yıl memurluk yaptı.
2. 1980 ile 1990 arasında
İstanbul'da hayat mücadelesi devam etti. Bakırcılık imalatı ile tanıştı. Çetin
İstanbul hayatının ardından ağabeyinin ani vefatı üzerine tekrar memleketi
Kahramanmaraş'a döndü, Bakırcılık işletmeciliğinde on yıl müdürlük yaptı ve
emekli oldu.
3. Özel sektörde İdarecilik yaptı.
4. 20 yıl Bakırcılık işletmeciliği
yaptı.
MEDENİ HALİ: Bir erkek, iki kızı
ve yedi torunu var.
Emekli.
EDEBİ HAYATI: Bir süre şiire ara
verse de boş durmadı. Yazdıklarının beğeni toplaması karşısında şiire yeniden
ağırlık verdi.
Şiirleri, USARE ve VESSELAM
dergilerinde yayınlanıyor.
ESERLERİ
· VUSLATIN IRMAKLARI kitabı yayında.
· AMENTÜNÜN DİVANI ve GAZEL isimli şiir kitaplarının hazırlığı içinde.
----------
şiirlerinden örnekler
ÇAY VE MEHTAP
Yine mehtaba daldım, seyre derman az
gelir
Hülyalarım karışır, gönle ferman az
gelir
Bir asil çayın demi, dostluk ederken
bana
Karıştırırken sesi, sanki ruha saz
gelir
Ay kurtulsun buluttan, Cemaliyle
parlasın
Sevdalı gönüllere, Seyr-i Nurdan haz
gelir
Binbir temâşâ ile geçer gider
ilkbahar
Sevdadan titreyene, şifa olur yaz
gelir
Kalbi hüşyar olanlar, Mevlâ'sını
dost bilir
Elin Arşa uzatır, dillere niyaz
gelir
Bulutlar arasında, yine saklandı
mehtap
Ziyasını kıskanır, göndermeye naz
gelir
Sevda nedir bilmeyen, gam yükünü
çekmeyen
Yalan olur dünyası, ecel ona tez
gelir
Gökte mehtap yerde ben, yalnızlık
çilesinde
Küsme sakın cihana, Azrail bir kez
gelir
Şairin mısraları, mehtap ile
demlenir
Gönül seyranındadır, söze imtiyaz
gelir
Yılmaz, sakın aldanma, dünyanın
hevesine
İmtihanı kaybetme, nefis çok kurnaz
gelir
VUSLATIN IRMAKLARI- Hanifi YILMAZ
----------
DÜNYAYI CENNET SANDIK
Bölüşemedik seni, ölüm yok gibi
durduk
Aldandık nefsimize, kötü planlar
kurduk
Haklı haksız bilmeden, birbirimizi
vurduk
Dünya, değer misin sen! Herkes
neyine vurgun!
Bütün güller hep soldu, gönül
yorgun, kalp yorgun
Hem cenneti unuttuk, câzibene
aldandık
Gerçek mutlu hayatı, sende buluruz
sandık
Mevlâ'dan ayrıldıkça, sahteliklere
kandık
Dünya, değer misin sen! Herkes
neyine vurgun!
Bülbülleri susturdun, güller solgun,
kalp yorgun
Süleyman Nebi vardı, cam sarayı
havada
Kurda kuşa emreder, kimse kalmaz
yuvada
Yok saltanattan eser, kimler kaldı
sarayda
Dünya, değer misin sen! Herkes
neyine vurgun!
Nice Sultanlar yuttun, gönül dargın,
kalp yorgun
Bir garip dünyasın ki, çatık kaşa
değmezsin
Bütün canlar yok olur, sen de bunu
bilmezsin
Kıyamet koptuğunda, yok olur hiç
gelmezsin
Dünya, değer misin sen! Herkes
neyine vurgun!
Zaman mekan kaybolur, ruhlar yorgun,
kalp yorgun
Dost olanlar söylesin, nizah ve
kavga niye
Mutlu olmak istersen, saygı göster
sevgiye
Her canlıya sonunda, ecel gelir
hediye
Dünya, değer misin sen! Herkes
neyine vurgun!
Bir sûra dayanamazsın, zaman yorgun,
kalp yorgun
Ey dünya bilmez misin! Senden gelir
mayamız
Hakk'ın rızası için, gayri yoktur
davamız
Haddini bilmeyene, hadd bildirir
Mevlâ'mız
Dünya, değer misin sen! Herkes
neyine vurgun!
Tüm canları yutarsın, Yılmaz yorgun,
kalp yorgun
VUSLATIN IRMAKLARI - Hanifi YILMAZ
----------
SEVDİK BE USTA
İlk mektepten sonra, babam ile ben
Meslek için sana, geldik be usta
Acı tatlı günler, geçip giderken
Ekmeği bölüştük, yedik be usta!
Edep, âdâb, sanat, senden öğrendik
Haksız durumları, beraber yendik
Âdil davranmayı, şiar edindik
Haklıyı haksızı, bildik be usta!
Bilirim hakkın çok, hiç ödeşemem
Hîleli kazanca, helal diyemem
İhanet edene, selam veremem
Beraber çok hain, gördük be usta!
Çıraklık, kalfalık, devam ederken
Saçlarım uzadı, bıyık terlerken
Bir ayna, bir tarak, erkeklik derken
Sevda kapısına, düştük be usta!
Bir Sevda ki, geldi, ruhumu sardı
Kalbe ateş düştü, benzim sarardı
Daha önümüzde çok işler vardı
Aşkın pınarından, içtik be usta!
Sevda çekmek benim, alın yazımmış
Aşkın ızdırabı, kalbe kazınmış
Usta! Sevdiğim kız, senin kızınmış!
Sakın ha! Hor görme, sevdik be usta!
Sevdanın çilesi, ne zormuş meğer
Severken cânânı, ölmeye değer
Lâyık görür isen, bizi sen eğer
Himmet eyle bize, sevdik be usta!
Bakışların bize, geldi pek yaman
Sevdamıza baktın, görmedin güman
Büyüklük gösterdin, bize her zaman
Teşekkürler sana, sevdik be usta!
VUSLATIN IRMAKLARI- Hanifi YILMAZ
İnsan olanları sevdik be dostlar!
------------------
AÇIKLAMA
Hanifi Yılmaz eski ile yeniyi
birlikte götürmek istiyor. Acaba başarabilecek mi? diye düşünürken daha şiiri
okumamız tamamlanmadan içimize dolan his “evet” diyor.
Kelimeler hem bizden hem de sizden.
Bir dizede çok ağır kelime kullanıyor. “Aman sende” dememiz başlamadan ikinci
dizedeki hafif kelimesi geliyor. Bu karşılıklı kullanımların dörtlüğü
güzelleştirdiğini görüyoruz.
Hanifi Yılmaz’ın ses uyumuna
dikkat ederek, kalın ve ince harfleri eşitçe kullanma becerisi şiirine
akıcılığı veriyor.
Yine mehtaba daldım, seyre derman az gelir
Hülyalarım karışır, gönle ferman az gelir
Ozanın yukarıdaki ikiliğinde bilerek sıkça kullandığı “a” sesi, “m ve n” sesiyle eşit kullanıldığından şiire, önce akıcılık sonra da güzellik veriyor.Lâyık görür isen, bizi sen eğer
Himmet eyle bize, sevdik be usta
Yukarıdaki iki dize için de aynı
şeyleri söylemek mümkün.
On iki kelimeden oluşan iki dize,
yalnızca kalın seslilerden oluşan iki kelime barındırırken, diğer on kelime
ince seslilerden oluşuyor. Kalın
seslilerden oluşan iki kelimenin 1’ini başa getirirken diğerini de sona getiriyor.
Hanifi Yılmaz’ın şiirinde ölçüyü kullanması bıktırıcı mı
oluyor? Böyle düşünenler olabilir. Ama ilerleyen yıllarda buna fırsat
vermeyeceğine inanıyor, ozana başarılar diliyorum.
-------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder