1 Mayıs 2014 Perşembe

ŞEYH HAKKI


KİMDİR: Düşünür. 
Gençliğinde (20’li yaşlarda) yakın köyde yaşayan  Korkmaz’lı Abdullah Efendi Hz.lerinin maiyetine girdi. Şeyhi, Abdullah Efendi hazretlerinin vefatından sonra  1960 yılında onun kutlu görevini  sürdürdü. Abdullah Efendi h.z’ den aldığı zikir ilmi ile zahiri ve batıni bilgiye ulaştı.

SIFATI:  Zülcanaheyn Şeyh Hakkı Efendi Hz.

------------------------------------------------------

DOĞUMU: Şeyh Hakkı Efendi Hz. leri  1930 Yılında Maraş İli, Göksun İlçesinin Bozhüyük Köyünde dünyaya geldi.

YOLU: Kadiri ve Nakşibendi olarak görev yaptı. Kalplerin Anahtarı adlı kitapta; “Müridin mürşide edepleri konusunda bazı şeyhlerin büyük dergahı olur, bazılarının da olmaz, ama evine varılır.“ denilmektedir. Şeyh Hakkı h.z leri ikincisinden yani evine varılan, ilminden yararlanılan şeyhlerden.
---
VERMEYİN
Bir sohbetinde:  “Sizden ekmek istesem vermeyin, su istesem vermeyin, mal istesem vermeyin, istediğim tek şey; Peygamberimizin sünnetini yaşayın. Yolumuzun kuralı ise haftalık toplantı ve virt dersidir bunu da ben değil Abdulkadiri Geylani h.z leri koymuştur. Yaşamak isteyen buyursun rehberimiz kur`an,  örneğimiz Muhammed Aleyhislamdır. Bunun dışındakini bilmeyiz ve kabul etmeyiz.” Diyor,

KERAMET:       Şeyh h.zlerinin birçok kerameti de görülmüştür. Bunlardan bir’i: Asker olan sofisi  namazlarını kazaya bırakmaktadır. Bir gün, telefon  görüşmesinde, (Şeyhi Göksun’da,  sofisi orduda iken)  telefonda; “Niçin namazını kazaya bırakıyorsun,”  diye uyarır. (1)

GELMESİNLER: Şeyh Hakkı Efendi Hz. leri bir sohbetinde; ”Yanımıza keramet için gelen varsa, gelmesin. Öyle uçmak,  kaçmak,  götürmek, getirmek gibi ve benzerleri kerametler İYİ ŞEYH desinler, BÜYÜK ŞEYH,  desinler diye yapmak, nefsin arzusu olur.

 En Büyük Keramet

a.    "İçinden aşk ile  namaz kılmak geliyor mu,
b.    Aşk ile Kur’an okumak geliyor mu,
c.    Aşk ile zikir yapmak geliyor mu? İşte en büyük keramet budur, bundan başkasını da arama," diyor.

Bununla beraber (Sofi olayında olduğu gibi) birçok kerameti de görülmüştür. Buna da: “Üstünde durmayın, onlar gelip geçicidir, siz yaşamaya bakın,”  diyor, “ insanı keramet değil ALLAH’ın  izni ile yaşamak kurtarır, inanmak kurtarır, çünkü Kur’an’da var:  Nuh (a.s.) karısını, oğlunu kurtarabildi mi?
Hz. Nuh: Yarabbi, ehlim.  dediği zaman, Allah (CC) : “Ya Nuh sana inanan senin ehlindir,’ buyurmuştur. Bu işte torpil olsaydı, Hz.  Nuh, ailesine yapardı.


------------------------------------------------------

AÇIKLAMA

(1)  Şeyhin  bu kerametini  yaşayan sofi anlatmıştır.


KELİMELER

Zülcenâheyn:

     1. “İki kanatlı” mânâsına hem ilim hem de mârifette (tasavvufta) yüksek dereceye ulaşmış olan âlimlere verilen lakab (isim).
Mürşid-i kâmiller, ictihâd derecesinde yüksek âlim oldukları için, hem zâhirî ilimlerde ve hem de tasavvufta derin ilim sâhibidirler, yâni zülcenâhayndırlar. (İmâm-ı Rabbânî)
    2. iki taraflı, yönlü, kanatlı, bakış açılı, boyutlu ve idrakli anlamları içeren    bir kavramdır
İntisap:  Kelime olarak; bir yere, bir kimseye mensup olmak, maiyetine girmek ve bağlanmak anlamlarına gelir.

Zikir
  1.   Zihinde tutmak, hatırlamak, anmak gibi manalara gelir.
  2.   Bütün tarikatların temel unsuru olan zikir, kelime olarak anmak, zikretmek, hatırlamak demektir.
 3.    Zikirlerin en hayırlısı Alla'tan başka ilah olmadığına şehadet etmektir.
 4.    Allah'ı her işte, her harekette hatırlamak zikir demek olur. Hülasa zikir, Allah korkusu ve Allah sevgisi içinde yer alan ibadetlerin hepsine denir.
 5.    Zikir, Allah'ı anmaktır. Kur'ân'ın sarih emirlerindendir. “Beni anın, ben de sizi anayım” (Bakara Sûresi, 152), “Allah'ı çokça zikredin ki, kurtuluşa eresiniz.”

------

VİRD NEDİR

1.    Virt, günlük  görev  demektir.
2.    Her gün belli  miktar yapılan zikre de virt denir.
3.    Bu zikir, belli miktar Kur’an okumak, salavat getirmek ve tövbe- istiğfar etmek de olabilir.
4.    Virt, kalp için günlük ilaç hükmündedir. Kalbin gafletten uyanması ve şifa bulması için her gün bu ilacın alınması gerekmektedir. Virt, beş vakit namaz gibi müslümanın hayatına girmelidir. Büyükler ‘virdi olmayanın varidi olmaz’ 
5.    Varit, manevi feyiz ve ilahi hediyeler demektir.
6.    Virt, hak yolcusunun ana sermayesidir. Virt Allah dostlarının sırrı kabul edilmiştir. O sırra ve Allah dostluğuna ulaşmanın yolu virddir.
7.    Gafletle de olsa virt çekilmelidir. Gafletle çekilen zikir, hiç çekmeyip terk etmekten daha hayırlı ve kazançlıdır. Çünkü insan farkında olmasa da vücudu o anda Allah’ın zikri ile meşgul olur.
8.    Virt dersi yirmi dört saat içinde yapılabilir, ancak zikrin en faziletli vakti sabah ve akşam vakitleridir. Virt dersi için mekruh bir vakit yoktur. Ancak virtle meşguliyet, farz ibadetleri geciktirmemelidir.
9.    Bütün zamanlar zikir için yaratılmıştır. Allah’u Teala’yı sevenler,  O’nu çok zikrederler.
10.  Yüce Rabbimiz: “Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin” (Enfal, 45; Ahzab, 41; Cuma, 10) gibi benzer ayetlerle müminlerden devamlı zikir istiyor.
------------------------------------------------------

ABDULMUTTALİB EFENDİ



Ozan.

YAŞADIĞI ASIR: 19. Yüzyılda yaşayıp 20. Yüzyılın başında vefat etti.

MAHLASI: Şiirlerini Vecdî mahlasıyla yazdı.

ÖĞRENİMİ: Şiirlerinden medrese eğitimi aldığı anlaşılmaktadır.

EDEBİ YAŞAMI: Divan tarzının yanı sıra hece vezniyle de şiirler yazdı.

KİMİ ÖRNEK ALDI: Şiirlerinde; Yunus ve Emrah’ı örnek aldı.

NASIL YAŞADI: Perişan ve sade bir hayat yaşadı.


ÖLÜMÜ: 1901’de vefat etti.

-----------------------------------------------------------

ŞÂKİR EFENDİ


Bilgin – Düşünür. 

DOĞUMU:  1840’lı yıllarda, Maraş’ın Çavuşlu mahallesinde doğdu.

ÖĞRENİMİ:  Halep veya Şam’a ilim için gitti. Zahir ve batın ilimlerini tamamlayarak  Maraş’a döndü.

GÖREVİ: Çavuşlu Medresesi o zaman Maraş’ın en önde gelen ilim yuvası idi. Orada göreve başladı. Bir çok öğrenci yetiştirdi. Gönüllerde taht kurdu.
  
ÖLÜMÜ: 1894’de vefat etti.


-----------------------------------------------------------------

AÇIKLAMA


Çavuşlu Medresesi, bir çok meşhurun yanında, Şâkir Efendi’nin   yiğeni ve öğrencisi  Abid Efendi’ye de ilim yuvalığı yaptı. Onun vefatından sonra 1944 yılında (Şeflik Döneminde) vakıf malı olduğu halde satılmış, yıkılıp maalesef yerine ev yapılmıştır.


-----------------------------------------------------------------

FERHAT BAŞDOĞAN




MESLEĞİ: Asker - Araştırmacı.

 DOĞUMU:  Maraş İlinin,  Andırın İlçesinin  Alanlı köyünde 1919’da doğdu.

Tenekeli Köyden Sanayi Merkezine Kahramanmaraş - Ferhat Başdoğan
ÖĞRENİMİ
İLKOKUL- LİSE:  İlk ve orta öğrenimini Maraş’ta tamamladı. 

Y. OKUL: 1937’de Maltepe Askeri Lisesini, 1939’da Kara Harp Okulunu bitirdi.

GÖREVİ
VE
YAPTIKLARI: Topçu Asteğmeni olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev aldı. 1954’de Kara Harp Akademisini bitirerek kurmay subay oldu.

KİŞİLİĞİ: Her rütbede zamanında terfi ederek kıdemli albaylığa kadar yükseldi.

EMEKLİ: 1970’de emekliye ayrıldı. Emekli olduktan sonra 16 yıl daha Silahlı Kuvvetlerde  görev yaptı.

EDEBİ YAŞAMI: Türk Silahlı Kuvvetlerine ait çeşitli dergilerde makaleleri yayınlandı.

MARAŞLILAR VAKFI: Ankara’daki Kahramanmaraşlılar Eğitim Vakfının mütevelli heyetinde görev aldı.

MEDENİ DURUMU: Evli ve bir erkek, bir kız babası.

ESERLERİ
1.  Propaganda,
2.  Tenekeli Köyden Sanayi Merkezine Kahramanmaraş
(2001)’dir.
----------------------------------------

HAYDAR BAYAZIT

   
KİMDİR: Güreşçi. 

Milli Mücadeleye amca oğulları gibi katılmasına beden yapısı  izin vermedi. Konağını Çetebaşlarına  toplantı yeri, karar alma yeri olarak açtı.

-----------------------------------------------------------------

DOĞUMU: Maraş - Göksun’da 1894 yılında  doğdu.

SOYU: Bayazıtoğlu Ahmet Paşanın torunu, Halep vilayeti Maraş Sancağı encümen azası Fevzi beyin oğludur.

ÖĞRENİMİ: Babası Halep’te görevli iken Rüştiyeyi bitirdi.

DERT BABASI: Göksun’da yıllar boyunca encümen azalığı yaptı, halkının dertlerini ve sorunlarını yakından takip etti.

KİŞİLİĞİ: Maraş’ta yetişmiş güreşçilerin en başında o gelmektedir. Boy ve ağırlığı ile azametli bir vücuda sahiptir. Onunla güreşmek için Avrupa ülkelerinden birçok güreşçi Maraş’a gelmiştir. Olağanüstü bir güce sahiptir. Bir kuzuyu, bir sini baklavayı tek başına yer, özel kalıplı ayakkabı giyerdi. Geniş bir dost çevresi vardı. Bütün bunların yanında önemli bir genel kültüre sahipti. Osmanlı terbiyesini korumuş, örf ve adetlerini unutmamış, her konuda söz sahibi, konuk sever, fakir fukara  dostu bir kişilikti.

MEDENİ DURUMU: Evlendi, iki kızı, bir oğlu oldu.

ÖLÜMÜ:  1939 Yılında 45 yaşında  siroz hastalığından vefat eder. Mezarı, Şeyadil Mezarlığındadır. 

-----------------------------------------------------------------

AÇIKLAMA


Haydar Bayazıt’ın konağı toplantı yeri idi. Göksun, Andırın, Develi ve çevresinin, Doğu Klikya, Kozan, Saimbeyli ve Feke’ye  ne gibi bir yardım gerekir… Buradan karar alınırdı.   



-----------------------------------------------------------------

ORHAN DOĞAN – PROF


DOĞUMU: Orhan Doğan, 10.04.1965 tarihinde Maraş’ta doğdu.

ÖĞRENİMİ
İLKOKUL-ORTA-LİSE:  İlkokul, ortaokul ve liseyi, Kahramanmaraş’ta tamamladı.

ÜNİVERSİTE: 1990 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu.

GÖREVİ VE YAPTIKLARI

1. 1991 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, Genel Türk Tarihi Anabilim Dalında Araştırma Görevlisi oldu.
2. 1993–95 yılları arasında Abay Adındaki Almatı Devlet Üniversitesinde 2 yıl süreyle Misafir Öğretim Görevlisi olarak görevlendirildi. Aynı zamanda Özbekistan’ın; Taşkent, Semerkant, Buhara şehirlerine de gitme fırsatı bularak bu tarihi ve kültürel şehirlerde de araştırma ve incelemelerde bulundu.
3. 1996 Yılında İstanbul Üniversitesinde yüksek lisansını (1) tamamladı ve doktoraya başladı.
4. 2000 yılında Samsun’da bedelli statüsünde askerlik görevini yaptı.
5. 2001’de doktorasını (2) tamamladı.
6. 2002’de Maraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü’nde Yrd. Doç. olarak göreve başladı.
7. 2006’da doçent unvanını aldı (3).
8. 2011’de profesör olan Orhan DOĞAN, aynı sene
9. Tarih  Bölüm Başkanlığına seçildi. Halen KSÜ Fen–Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanlığı, Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı Başkanlığı, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölüm Başkanlığı görevlerini yürütmektedir.
  
EDEBİ YAŞAMI: Makaleleri çeşitli ulusal ve uluslararası bilimsel dergi ve ansiklopedilerde yayınlandı.

YABANCI DİLİ: İyi derecede; Rusça, Kazakça, Kırgızca ve orta derecede de İngilizce bilmektedir.

MEDENİ DURUMU: Evli ve üç çocuk babasıdır

ESERİ:  Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi (2008)’dir.

------------------------------------------------------

AÇIKLAMA

(1)  Genel Türk Tarihi Anabilim Dalında:  Kazak ve Rus Araştırmalarına Göre 18. Yüzyılda Kazakistan’ın Siyasi Durumu ve Rusya İle İlişkileri, konusunda Yüksek Lisans tezini tamamladı.

(2) 2001’de “Avrasya Arkeoloji Projesi” kapsamında, Kazakistan’ın tarihi arkeolojik bölgelerinde yüzey araştırmasında görev aldı. “Ebu’l-Hayır Han Dönemi Kazak-Rus Münasebetleri (1718–1748) konulu Doktorasını tamamladı.
(3) Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı Başkanlığına atandı ve doçent unvanını aldı. Rektörlüğe bağlı Stratejik Araştırma Merkezi Müdürlüğünün Orta Asya Araştırma Masasında da Akademik Personel olarak görevlendirildi.

MARAŞ’TA AÇILAN MİSYONER OKULLARIYLA ERMENİLERİN EĞİTİMİ AMAÇLANDI

Prof. Dr. Doğan, Maraş’ta 1854 yılından sonra açılan misyoner okullarının işgal güçleri açısından önemini şu sözlerle açıkladı: "1854 yılından itibaren Maraş'ta misyoner okulları açıldı. Böylece ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere’nin burada önemli kurumları oluştu. Misyoner mekteplerinin burada oluşmasının nedeni, Maraş'ta yüzde 10-15'i oluşturan yerli Ermenilerin olmasıdır.  ABD’nin özellikle Katolik mezhebine mensup olan Ermenileri Protestan mezhebine geçişi noktasında bir çabası vardı. Misyoner okulları Ermenileri Maraş'ta eğitme noktasında önemli bir işlev görmekteydi. Maraş bir çok açıdan işgal güçlerinin iştahını kabartan dindaşlarına özellikle bu bölgede din devleti kurmayı hedef edinen bir de çalışma vardı."
--- 
ŞEYH TURAN CAMİİ MİNARESİNDEKİ PATLAMAYAN TOP MERMİSİ, FRANSIZLARIN ESERİDİR

Uzunoluk Olayı, K.Maraş Kalesi’ndeki Fransız bayrağının indirilerek Türk Bayrağı’nın asılması, Yörükselim’in başkanlığında Elbistan Müdafa-i Hukuk Cemiyeti kurulması, Pazarcık’ta Kılıç Ali Bey’in ve Türkoğlu’nda Muallim Hayrullah’ın milli mücadeledeki çalışmaları hakkında da bilgiler veren Prof. Dr. Orhan Doğan: “Maraş’taki Ermenilerin işgal sırasında Fransızları; "Yaşasın Fransa, yaşasın Ermeniler, kahrolsun Türkler" sloganıyla karşıladı. Türk Bayrağı için sarf edilen "bez parçası" sözü kurtuluş mücadelesini tetikledi. Fransızların Maraş'ı işgaliyle yerli Ermeniler şımarmış, Fransız güçleri, içerisindeki Fransız askeri kıyafetli Ermeni askerlerden de güç alarak mukaddes değerlere el uzatmaya başladılar.

31 Ekim 1919'da Sütçü İmam olayı gerçekleşti. Yerli Ermenilerin Fransızlarla Uzunoluk Hamamı'ndan çıkan kadınların peçelerine el uzatması ve; "burası Fransızların memleketidir, peçeyle gezilmez," şeklinde sözlerinin ardından Sütçü İmam'ın silahından çıkan kıvılcım Kurtuluş Mücadelesinin ilk meşalesi oldu. Şeyh Turan Camii minaresindeki patlamayan top mermisi, Fransızların şehri bombalarken kadın, yaşlı, çocuk demeden, cami cemaati  masum halk ayırt etmediğinin apaçık göstergesidir. 12 Şubat’ta şehir tamamen Fransızlardan temizlendi, ancak yıkık, virane, harabe bir şehir kaldı geride.” dedi.

Maraş Milli Mücadelesi’ne katılmayan hiçbir fert olmadığını belirten Prof. Dr. Doğan, Dünyada tek bir şehir “Kahraman” unvanına ve “Çift Şeritli Kırmızı İstiklal Madalyası” sahibidir. Bu kahramanlar diyarı da Kahramanmaraş’tır, diyerek sözlerini sonlandırdı. 


------------------------------------------------------

ABDURRAHMAN NAFİZ EFENDİ



MESLEĞİ: Hukuk Adamı.

DOĞUMU: Elbistan’da 1855’de doğar.

SOYU: Ömer Efendi’nin oğludur.

ÖĞRENİMİ: Elbistan Medresesinde ulûm-i Mukaddematı Tederrüs (başlangıç bilgisini öğrenip) edip, İstanbul’a gitmiş ve Fatih Camii dersiamlarından Urfalı Mehmet Efendi’den icâzet almıştır. Tahsil sırasında Mektebi  Nüvvab’a dahil olmuş ve beşinci sınıftan şahâdetname almıştır.

GÖREVİ
VE
YAPTIKLARI

İmtihanla tarîk-i kazâya (kadılık görevi) dahil olarak;
a. Kınık kazasında 12 ay,
b. Edirne’nin  Pat kazasında 18 ay,
c. Kızılhisar kazasında 18 ay,
d. Gerede kazasında 12 ay kadılık yapar.
1893 Yılında tayin olduğu Karaman kazası niyâbetinde iken, Hacı Osman Ağa adında birine hakaret etmesinden dolayı  buradan ayrılmıştır.
Sırasıyla;
e. Kandıra,
f. Göynük,
g. Nallıhan,
h. Mudurnu,
ı. Lapseki kadılıklarına tayin edilir.

ÖDÜL: Karaman naipliğinde (kadılığını yaparken) iken muhâcirler için yapılan evlerin yapımındaki başarılı  hizmetlerinden dolayı dördüncü rütbeden Osmanlı Nişanı ile taltîf olunmuştur.
Üç yıl kadar mazuliyet maaşı aldıktan sonra Akşehir kazası niyabetine tayin edilmiştir. Bir çok defalar hakkında şikâyetler olmuşsa da neticede suçsuz görülmüştür.

ÖLÜMÜ: 1914 Yılında vefat etti.

------------------------------------------------------

KELİMELER

Abdurrahman: Rahman olan Allah'ın kulu demektir. Rahman rahm ve rahmetten türemiş, sürekli ve pek fazla acıma anlamına gelir.
NAFİZ:  1.  Delen, delip geçen, içeriye giren, işleyen.  2. Tesir eden, sözü geçen. hıfzeden, ezberleyen.
Ulûm: Bilgiler.
Mukaddemat: Öncüller, başlangıç bilgileri.
Tederrüs etmek: Öğrenmek.
Dersişam: 1 . Osmanlılar döneminde müderrislerin camilerde verdikleri ders. 2 . Bu dersi veren müderrislerin (prof.) unvanı.
 İcazet: Bir iş için o konuda yeterli düzeyde  bilgi  ve  tecrübeye  sahip olduğunu belirten izin belgesi.
Mekteb-i Nüvvab: Müftü vekilleri yetiştiren bir okul.
Şehadetname: 1. Diploma, sertifika. 2. Bir işin yapıldığını gösteren, yetkilisi tarafından verilmiş olan onaylanmış belge. Aşı şehadetnamesi. İyi hâl şehadetnamesi.
Naib: Vekil, birinin yerine geçen, kadı, kadı vekili, dini hükümlere göre hüküm veren hakim, nöbet bekleyen, nöbetle gelen, işleri yürüten anlamlarına gelmektedir.
Osmanlı Nişanı: Osmanlıda herhangi bir konuda  yararlılık gösterenlere verilen madalya.
Taltif Edilmek:   Gönlünü  okşamak amacı güderek;   nişan, madalya vb. vermek; ödüllendirmek.
Niyabet : 1. Vekillik, vekâlet 2. Kadı vekâleti, kadılık, nâiblik. 3. Nahiye kadılığı.  4.Hükümdarın çocuk veya dışarıda olması hâlinde hükümdar vekilliği.


------------------------------------------------------

BAYAZITOĞLU HACI ABDULLAH BEY



KİMDİR: Devlet Adamı.
İskender Beyin vefatı üzerine Bayazıtoğlu ailesinin başkanlığı Hacı Abdullah Beye geçer. (1)

------------------------------------------------------

YAŞADIĞI ASIR: 16. Asrın son yarısı ile 17. Asrın ilk yarısında yaşamıştır.

KİŞİLİĞİ: Hacı Abdullah Bey, son derece çalışkan, namuslu bir insan olarak ünlenmiştir.  Halkın yararına çalışmış,  hiç bir zaman kimseye zarar vermemiş, her zaman hükümetin yanında olmuş, zorluk çıkarmamıştır.

GÖREVİ,
YAPTIKLARI ve  ESERİ:
1.  Maraş’ta mütesellimlik yapmıştır.
2.  Ceyhandan su alan ve sulamaya yarayan bir çok arklar ve kanallar yaptırmış bu kanalların yapımında kendi de  işçilerle birlikte  çalışmıştır.
3.  Bayazıdlı Camiini yaptırır. Camiye vakıflar yapar. Oğulları da hizmet ehli çıkar. Bir çok hayratlar vücuda getirir. Salihiyye, Küçükçavuşlu ve Acemli camileri gibi.
4.  Kırkgöz suyunun Maraş’a gelmesine öncü olur. 

MEDENİ HALİ: Veli, Numan,  İskender, Salih adında oğulları olduğunu biliyoruz. Salihiye, Acemli, Küçükçavuşlu.. vb. oğullarının eserleridir. 

MEZARI:  Mezarı kendisinin inşa ettirdiği Bayazıtlı Camii avlusunun ön kısmında olup Hasan Sukuti Tükel’in belediye başkanlığı döneminde yıkım sebebiyle büyük oranda zarar görmüştür.



------------------------------------------------------

AÇIKLAMA
(1)   Araştırmacı Bekir Sıtkı Bayazıt, K. Maraş’ta Bayazıtoğulları adlı eserinde; “ Profesör Besim Atalay, İskender Beyin vefatı üzerine Bayazıtoğullarının başkanlığı Hacı Abdullah Beye geçer. Diye yazarsa da Hacı Abdullah Beye ikinci İskender Beyin oğludur. “ der. 
(2)   Mütesellimlik: Devlet adına vergi toplamaklayan. görevlendirilir.



------------------------------------------------------

MILLIŞ NURİ


KİMDİR: Milli Mücadele Kahramanı.

Hırlak Avadisin evi Mıllış Nuri tarafından yakıldı. Burada ağır yaralandı.
Bağırsakları dışarı sarka sarka çarpışmaya devam etti.
----------------------------------

DOĞUMU: Maraş’ta 1898’de doğdu.

SOYU: Aile olarak Cin Alioğullarından Hacı Recep Mustafa Ağanın oğludur.
ÇETELER ARASINDA: Şehrin düşman işgaline uğraması üzerine Zülkadiroğlu Süleyman Beyin çeteleri arasında yer aldı.

KİŞİLİĞİ: Cesareti ve gözü pekliği ile çarpışmalara en önde girerdi. Düşmanın korkulu rüyası oldu. (1)

ÇETELER: 6 Şubat 1920'de Bertiz ve Yenicekale çeteleri düşman kışlasını kuşatarak ablukaya aldılar. Kırklar Kilisesi de çeteler tarafından yakıldı.
Fransızlar'a yardım geleceği haberi de ortalığa yayıldı. Bu sırada üsteğmen Hamdi Efendi ve süvari bölüğü komutanı Kamil Bey    de şehre geldiler. Tuzhan, Türklerin eline geçti.

BAĞIRSAKLARI
DÖKÜLDÜ
Ermeni komitacı Hırlak  Avedis’in konağına yapılan baskın sırasında karnından ağır şekilde yaralandı (2).

ÖLÜMÜ:  “Vatan sağ olsun, millet sağ olsun” diyerek aldığı ağır yaradan 3 Şubat 1920’de şehit oldu.

------------------------------------------------------
AÇIKLAMA
(1). Cesaret isteyen ve yalnız yapılması gereken  işleri üstlendi. Çeteler arasındaki bağlantıyı o sağladı. Aslan Beyin  Pazarcık’a verilmek üzere yazdığı mektubu yerine verdi. Dönüşte Fransız Birliği tarafından sarıldı. Tek başına Fransızları bozguna uğrattı. Kuyucak kahvesinde oturan yüz kadar Ermeniye tek başına kan kusturdu.
(2). Mıllış Nuri bir gece rüya görür. Gördüğü düşü anlatır. Birkaç gün dinlenmesinin gerektiği söylenir. Allah’ın dediği olur diyerek çarpışmaya ara vermez. Aynı gün, Hırlak Avedis’ten gelen tehdit mektubu Mıllış Nuri’yi çılgına çevirir.  Avedis’in Konağı yakılır ama Mıllış Nuri yaralanır. Sarkan bağırsaklarını toplar ve içine iter. Yine de düşmana saldırır. Yere düşünce, arkadaşları omuzlar. 
--------------
Türkiye'nin Kurtuluşuna Öncü Olan Maraş Mücadelesinde Herkes Savaşan Birer Kahramandı. Biz, Bunlardan Yalnızca Bazı İsimleri Alıyoruz.

ABDLLAH BAYAZIT

------------------------------------------------------

DOKTOR MUSTAFA


KİMDİR: Milli Mücadele Kahramanı.
10 Şubat 1920'de Maraş'ın ileri gelenleri, Doktor Mustafa ile bir toplantı yaparak; "soykırım olabileceğini, teslim olmaktan başka çare kalmadığını" belirttiler. Doktor Mustafa da şehrin bazı ileri gelenlerine ve halka bu duygularından vazgeçmelerini ve direnmelerini söyledi. Ulu Camide bir miting düzenledi. Bazı kişiler buna karşıydı. Örneğin Ata Bey. 15 Ekim 1919 tarihinde düzenlenen mitinğte Ermenilerin; Osmaniye, Haruniye, Bahçe ve Adana’daki katliamları halka anlatıldı. 
Doktor Mustafa'ya göre; er geç Maraş'lılar başarıya ulaşacaktı.

Doktor Mustafa'nın şehit edilmesi haberi Fransızlar ve Ermeniler arasında  şok etkisi yaptı ve büyük bir panik yaşandı. Çünkü, Maraş'lılar'n son anda birlik olup, Fransızlar ve Ermeniler’in   üzerine yürüyerek her an büyük bir saldırı  yapabileceklerinden çekinmeye başladılar. Doktor Mustafa, Maraş’lıların o anda lideri ve en sevilen kişilerin başında geliyordu. Fransızlar ve Ermenilerde bunun bilincindeydiler. Bu nedenledir ki,  Doktor Mustafa,  Ermeniler tarafından katledildi.
Bu sırada Fransız’lar da; Maraş halkının büyük dirençleri  karşısında iyice ümitsizliğe düştüler. Çaresizlik içindeydiler, şehri terketmeyi düşünüyorlardı.

------------------------------------------------------

DOĞUMU: Maraş’ta 1882’de doğdu.

SOYU: Elbistan’lı Nakibzâde Ali Rıza Efendi’nin oğludur.
Eczacı Lütfi'nin kardeşidir. 
ASIL ADI: Elbistanlı Nakipzade Doktor Mustafa.

ÖĞRENİMİ
İLK-ORTA-LİSE:  İlk ve orta tahsilini Maraş’ta yaptı.

ÜNİVERSİTE: Tıbbıyye-i Şâhâneden mezun oldu.  Elbistan Belediye Tabibi olarak görev yaptı.

GÖREVİ VE YAPTIKLARI
1.    Birinci Cihan Harbine tabip olarak katıldı. (1)
2.    Fransız işgali başlayınca  kardeşi Eczacı Lütfi Beyle beraber Elbistan’a geçti. Sivas’la bağlantı kurdu. Elbistan Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyetinin kuruluşunda öncülük etti.
3.    Maraş Elbistan arası mıntıkalarda çete oluşturdu.


ÖLÜMÜ / BİTİME BİR GÜN KALA:

10 Şubat 1920'de Doktor Mustafa, yanında emir eri olduğu halde, Amerikan Koleji'ne gelerek General Kueratte ile görüştü. Görüşmeden sonra geri dönüşünde emir eri ile birlikte Ermeniler tarafından Alman Hastanesi yakınında pusuya düşürülerek şehit edildi. (2)  Doktor Mustafa'nın şehit edilmesi, şehrin her yanında anında duyuruldu.

------------------------------------------------------
AÇIKLAMA

(1)   Maraş’ta serbest doktorluk yaptı. Elbistan Belediyesine geçti. I. Dünya Savaşı patlak verince silah altına alındı, Şam’da Ordu Komutanı Cemal Paşanın emrinde görev yaptı.   Elbistan’a giderek, Anadolu ve Rumeli M. Hukuk Cemiyetini kurdu. Göksun, Pazarcık, Süleymanlı ve Bertiz’de halkın örgütlenmesine yardımcı oldu.   Maraş’ta Çete Başkanlığı yaptı.  Fransızlarla (yabancı dil bildiği için) muhatap oldu.
(2)   Bazı kaynaklar olayı şu şekilde verirler:  Fransızların kaçtıkları gece, İttepesindeki Alman Hastanesinde bulunan Ermeni ileri gelenleri hile ile Amerikalı Mister Laym’in ağzından bir mektup  uydurdular. Mektupta acele gelmesi isteniyordu. Doktor Mustafa Alman Hastanesine girince Ermeni Eczacı Çorbacıyan  tarafından şehit edildi.
İngilizler ile Fransızlar arasındaki anlaşma gereği; İngilizler, Maraş’ı Fransızlara bırakarak çekildiler. Anlaşma şu idi: Fransızlar Musul Petrollerini; İngilizlere bırakacak, buna karşılık  İngilizler de, Maraş,Antep ve Urfa Sancaklarını Fransızlara verecekti.

Aralarında Doktor Mustafa, kardeşi Eczacı Lütfi, diğer beş kişiyle Elbistan’a gittiler. Kuvai Milliyenin desteği ile  çete kurdular ve silah tedarik ettiler.   

----------

Türkiye'nin Kurtuluşuna Öncü Olan Maraş Mücadelesinde Herkes Savaşan Birer Kahramandı. Biz, Bunlardan Yalnızca Bazı İsimleri Alıyoruz. 

ABDLLAH BAYAZIT
-----------------