1 Aralık 2016 Perşembe

SAÇAKLIZADE OSMAN EFENDİ / MARAŞLI OSMAN EFENDİ

SAÇAKLIZADELER KİMLERDİR?
Büyük Halife Hz. Ömer
zamanında İslam ve Hıristiyan dinler arasında bir mübahese (Karşılıklı konuşma) dolayısıyla Halife Ömer ile İstanbul İmparatoru arasında yapılan anlaşma ve verilen karar üzerine Medine’i Münevvere’ye gönderilecek iki Hıristiyan din âliminin Trabzon’dan gönderilmeleri, imparator tarafından uygun görüldüğünden, Trabzon kralına yazılmış. O da o zamanların en büyük Hıristiyan din âlimlerinin bulunduğu Of kazasından seçilmelerini uygun görmüştür. Trabzon kralı, seçtiği Hıristiyan iki din âlimini İstanbul’a gönderirken bu iki âlimin büyük meziyetlerinden bahsederek İmparatorun dikkat nazarını çekmişti. Nihayet bu iki Of’lu din âlimi, Medine’ye Halifenin huzurlarına varınca, sade hayatını, büyük ve hudutsuz adaletini, Müslümanlar üzerine şefkat, kafirler üzerine azametini görünce tartışmaya girişmeden meziyetlerine hayran oldukları Müslüman dinini tereddütsüz kabul etmişlerdir. Tekrar memleketlerine dönmek üzere Anadolu'ya gelen bu iki "Müslüman" bilgin, Of kazasına dönmekten çekinerek, suyu ve havası Of’a benzeyen
Maraş'a yerleşmişlerdir.

Of'taki Saçaklılar, bu iki ilim sahibi insanın torunlarıdır.
Her iki bilgin İrşat
ve tebliğ görevine Of’ta devam etmiştir.

Bu büyük şahsiyetleri tanıtmak ve Maraş Ulemasına şükranları sunmak üzere Maraş’ta SAÇAKLIZADE KÜLTÜR, EGİTİM ve YARDIMLAŞMA VAKFI kurulur.

--------
SAÇAKLIZADE OSMAN
EFENDİ
KİMDİR: İlim Adamı,
düşünür.

Saçaklızade Osman Efendi’nin, Of İlçesinde, özellikle Çaykara Paçan Köyü ve çevresindeki çalışmaları sonucunda halk, İslâmiyet'i kabul etmiştir. Çevresinde çok derin izler bırakan Saçaklızade, Paçan Köyünde vefat etmiş ve köy camii önünde türbesi yapılmıştır. Paçan Köyü, bu yüzden ''Maraşlı'' adını almıştır.
Peki buraya neden ve niçin geldi? Maraş’tan (1) Karadeniz Of taraflarına devletçe gönderilmiş veya gitmiştir. Çevresinde Bir aile değil de bir gurup ailelerle gitmiş olduğu düşünülmelidir.
Trabzon'un en eski tarih kitaplarından biri olan ''Trabzon Tarihi’nin 96. Sayfasında Şakir Şevket şöyle yazar:
Hepsi Rum milletinden olduğu bilinen Of'a; Maraş ulemasından bir zat, Bayburt yoluyla her nasılsa oraya düşmüştür, biraz baskı görmüş ise de; halka doğru yolu göstererek, yörenin en saygın Papazlarını bile hidayete erdirme başarısını göstermiş halk ve papazlar İslâm dinini kabul etmişlerdir.

DOĞUMU: Maraş’ta 1484’de doğdu.
SOYU: Maraş'ta Saçaklı
ailesindendir. Maraş'ta yetişip ilim tahsil etmiş, zamanının müderris (Profesör) ve ilim adamlarından icazet (diploma) almıştır.
Maraş il Yıllığında,
Çaykara’nın Paçan (Maraşlı) Köyündeki, Maraşlı Caminin fotoğrafı vardır. Bu fotoğrafta, Osman Efendi'nin türbesi yer almaktadır. Fotoğrafın alt yazısında şunlar yazılıdır:
''Of'a İmam-ı İslâm-ı
getirdi kemalin menbaı Maraşlı Osman/

Ne kutsi kudrete malikti hayret, boyun eğmişti bir görmede ruhban/
Dokuzyüzaltmış idi
hicri yıl onu rahmetlere garketti Rahman''

1986 Yılında basılan ''Of ve Çaykara'' kitabında, Saçaklızade Osman Efendi ismi ilk kez kullanıldı. Of ve Çaykara'da bilinen ve sevilen din âlimi bu zamana kadar sadece ''Maraşlı Osman'' olarak biliniyordu.

ÖĞRENİMİ

Maraş’ta okudu, Maraş’ta yetişti. Maraş’tan Karadenize kıraat ilmini götürdü. Mütefennin (Fen bilgini. Fizik, kimya, matematik ve biyolojiye verilen ortak ad.) bir müderristir.

SÖYLENTİLER
Dedeleri Paçan’da (2) yaşıyorlardı. Müslüman oldukları için Hıristiyanların baskısı sonucu Maraş’a geldiler. 1500’lü yılların başında Maraşlı Osman Efendi, dedesinin kitaplarından 150 yıl önce Paçan’dan geldiklerini öğrendi.

KİMİNLE GELDİ: Maraşlı Saçaklızade Osman Efendi (3) Of'a geldiği zaman tek değildi. Yanında ikisi kardeşi (Saçaklızade Muhammet ve Maraşlı İlyas Efendi) olmak üzere üç kişi daha vardı. Bunlardan dördüncü kişinin adı Hasan Efendi (Osman Efendi’nin kardeşi veya amcasının oğlu) olduğu kesindir.

OF’LULAR VE MARAŞ’LILAR: Of halkının Maraşlılar tarafından hidayete kavuşturulduğu kesin delillerle bellidir.

ÖLÜMÜ: Of’ta 1541’de vefat etmiştir. Alimin, mezar taşında Maraşlı Osman Efendi yazdığı için Karadeniz halkı onu Saçaklızade değil de, Maraşlı Osman Efendi olarak tanıdı.

SAÇAKLIZADE VAKFI

Maraşlı Saçaklızadeler ile ilgili olarak; Saçaklızade Kültür Eğitim ve Yardımlaşma Vakfı kuruldu.

YER: Maraş'ta Çarşıbaşı Camii'nin bitişiği.

AMACI: Zenginlere, hayır ve hasenat işleri ile uğraşmalarını sağlamak, fakiri korumaktır.
VAKIF YÖNETİCİLERİ:
Ömer Faruk Şirikçi, Ali Demirdöğen (Vakfın öne çıkan yöneticileri)’dir.
---------------------

AÇIKLAMA

(1) Bu tarihlerde Otlukbeli ve Çaldıran Savaşını Osmanlılar kazanmış, Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri çökmüş, Şah İsmail, Yavuz'a yenilmiştir. İşte bu nedenle Osmanlılar, eline geçen topraklardaki Müslüman Türkleri, Hıristiyanların çok olduğu bölgelere yerleştirmişlerdir. Oysa Of, fazla kalabalık değildi göç olmadığından ya da çok az olması dolayısıyla ille de birilerinin bu halkı İslamiyet'le nurlandırmış olması gerekir ki; bunlar da Maraşlılardır. (Çaykara’da yayınlanan, Çaykara Gazetesinden yararlanılmıştır.)
-----
MARAŞLI KÖYÜ

İlçeye 3 km, uzaklıktadır. Nüfusu, 2000 yılı sayımına göre 248’dir.

Trabzon’un fethinden sonra, Solaklı vadisinin İslamlaştırılması amacıyla bölgeye gelen
alperenlerden Maraşlı Saçaklızade Osman Efendi’nin mezarı Maraşlı Camii’ndedir. Bu nedenle cami, vatandaşlarca sık sık ziyaret edilmektedir. Köye bu alperene duyulan saygı nedeniyle ”Maraşlı” adı verilmiştir.

Solaklı vadisinin doğu yakasında yer alan köyün arazi yapısı, oldukça düzgündür. Diğer köylere göre tarıma elverişli toprakları daha fazladır. Toprak, her türlü tarım ürününün yetişmesine elverişlidir.
Eğitim düzeyi yüksektir. Bir zamanlar medreseleriyle ünlü olan köyün bilimde, bürokraside ve değişik iş kollarında birçok başarılı insanı vardır. Bu köyde devlet kurumlarının üst düzey görevlerinde bulunan önemli kişiler vardır.
Yolu asfalt olan tek köydür. Çağdaş gereksinimleri bütünüyle giderilen köylerden biridir.

*(2) Of’a ve çevresine gelen Maraş’lılarla ilgili iki rivayet vardır.
a. Bir rivayet de, Maraşlı Osman Efendi'nin dedeleri Paçanlı imiş. Müslüman oldukları için Hıristiyanlar tarafından kovulmuşlar. Yüz elli yıla yakın Maraş'ta kalmışlar. Maraşlı Osman Efendi, dedesinden kalma kitaplar arasında, Paçan'dan geldiklerini öğrenmiş ve Paçan'a gitmeye karar vermiş. Diğer iki kardeşi ile birlikte (yani üç aile) yola koyulmuşlar. Maraşlı Osman Efendi, Bayburt yoluyla Paçan'a, kardeşlerinden biri Yente'ye, biri de Eskipazar'a yerleşmiş. Paçanlıların hepsi Osman Efendi'nin tebliği ile Müslümanlığı kabul etmişler. Daha sonra civar köyler, bütün Çaykara ve Of bölgesindeki Hıristiyanlar Müslüman olmuşlar.

b. Of'ta İslâmiyet'in yayılmasında en etkili olanlar, Maraşlı din âlimi, olan üç kardeştir. Bu üç kardeş hakkında çeşitli görüş ve efsaneler vardır. Hasan Umur'un, Karakaşoğlu Ahmet Efendi'den naklettiği bir rivayet şöyledir:
Halife Hz. Ömer zamanında; Halife Ömer ile İstanbul İmparatoru arasında yapılan haberleşmeden sonra verilen karar üzerine Medine’de İslâm ve Hıristiyan dinleri arasında bir karşılıklı konuşma yapılması kararlaştırılır.
Medine’ye gönderilecek iki Hıristiyan din âliminin Trabzon'dan seçilmesi İmparator tarafından olumlu görüldüğü bilgisi, Hrıstiyan olan Trabzon kralına yazılır. O da, o zamanların en büyük Hıristiyan din âlimlerinin bulunduğu Of kazasından seçilmelerini uygun görür. Trabzon Kralı, seçtiği Hıristiyan iki din âlimini İstanbul'a gönderilir. Nihayet bu iki Oflu din âlimi, Medine'ye Halife'nin huzurlarına varınca, Halifenin sade hayatını, büyük ve hudutsuz adaletini, Müslümanlar üzerine şefkat, kâfirler üzerine muhabbetini görünce; münazaradan (diğerinin görüşünü çürütme, karşılıklı konuşma) girişmeden meziyetlerine hayran oldukları Müslüman dinini tereddütsüz (ön koşulsuz) kabul ederler. Ancak bu durum karşısında memleketleri olan Of'a dönmeyip suyu, havası Of'a çok benzeyen Maraş'a gelip yerleşirler.
Bu iki zatın torunları olan Maraşlı Saçaklızade Osman ve diğerlerine rüyalarında dedelerinin çıktığı Of kazası halkının Hidayete ermeleri, Of'a gitmelerine bağlı bulunduğu bildirilince onlar da Of'a gelirler. Pek az istisnayla Of halkı İslâm diniyle şereflenir.

-----

(3) Maraşlı Saçaklızade Osman Efendi Of'a dört kişiyle geldi.

Tarihçi Araştırmacı Yazar Haşim Albayrak Sultan Murat Yaylasında verdiği konferansında: “ Sultan Murat Yaylasında bulunan “MARAŞUT” Mezarlığının Maraşlılar anlamına geldiğini ve yöre halkının bilgileriyle birleştirilince bölgemizin İslamlaşmasını sağlayan ve Maraş’tan Hicri 960 - Miladi 1552 yılında geldiği bilinen…”
a. Maraşlı Saçaklızade Osman Efendi, Paçan (Maraşlı) köyünde vefat edip oraya defnedilir.
b. İlyas Efendi, Yente köyünde,
c. Muhammed Efendi, Sultanmurat Yaylasındaki Maraşlılar Mezarlığında,
d. Hasan Efendi, Of'ta, şimdiki Eskipazar'da büyük cami önünde meftun bulunuyor.

Ali Rıza Günaydın'ın OF’ta çıkardığı, ''Of Gazetesi''nin 29.1.1981 tarihli 55. Sayısında ''Çaykara'da Osman Hoca'nın Mezarı Onarıldı'' başlığı altında;
''Çaykara'da İslâmiyet'i yayan ve Çaykara'nın Maraşlı köyünde yatan Maraşlı Osman Efendi'nin kabri onarıldı. Bundan 542 yıl önce Maraş İlinden çıkarak, Çaykara'nın Maraşlı Köyüne (eski ismi, Nefsi Paçan) gelerek Çaykara ve Of havalisinde İslâmiyet'i yayan Maraşlı Osman Efendi'nin kabri köylüler tarafından yeniden inşa edildi.” Denilerek, halka bilgiler verilmektedir.
-----
Maraşlı köyünde Maraşlı Osman Efendi ile ilgili, Caminin imamı Hacı İbrahim Ulusoy’un (1981 yılında) aynı sayılı gazeteye yaptığı açıklamada:
“Osman Efendi, Fatih'in Trabzon'u alışından 22 sene sonra vefat etmiştir. Ölümünden 10 yıl önce, bu köye (Maraşlı Köyü) gelmiş ve burada İslâmiyet'in yayılması için büyük çaba göstermiştir.
Maraşlı Osman Efendi hakkında, elimizde kesin bir belge yoktur. Ancak büyüklerimizden bize intikal eden bilgilerin değerlendirilmesi sonucu bazı bilgiler elde edindik. Planını çizdiğim ve yaptığım bu türbenin masrafları köy halkı tarafından karşılandı.'' demektedir.
Maraşlılar, Of ve Çaykara'da tamamı Rumca konuşan halkın bulunduğu köylerde, İslâmiyeti yayma hareketlerine geçmişlerdir. Yerli, yabancı kaynakların belirttiğine göre, kısa zamanda çok büyük işler başarmışlardır. Öyle ki Maraş İl Yıllığında da Osman Efendi'nin Ölüm Tarihi 1541'dir. (Maraş İl Yıllığı 1974, s. 134).
Maraşlı Köyü'nün 1981'deki imamının, verdiği bilgiler doğrultusunda Osman Efendi'nin 1531 yıllarında Of'a geldiği düşünebilir.
Maraş’lı Tarihçi – Araştırmacı – Yazar, Dr. Yalçın Özalp:
''Doğu Karadeniz'deki
bu topraklarda İslâm'ı yaymak için Fatih'ten önce ve sonra şeyhler, dailer, dervişler yoğun bir faaliyete girmişlerdi.

İşte bu manevi ordunun erlerinden biri de Maraş'ta Ermişlerden sayılan Merhum Saçaklı Mehmet Efendi'nin kardeşi Merhum Osman Efendi idi.

Yukarıdaki bilgiler doğrultusunda Maraşlı Tarihçi Yalçın Özalp'in bahsettiği Maraşlı Saçaklızade Muhammed (Mehmet) Efendi ile Maraşlı Saçaklızade Osman Efendi'nin kardeş oldukları bilgisi yaklaşık 32 yıl önceki (2013 yılı itibariyle) kaynaklarda bulunuyor.
-----
6 ARALIK 2013: Maraş’lı Tarihçi – Araştırmacı – Yazar, Dr. Yalçın Özalp’i Ulu Caminin Parkında buluyorum. Az önce İstanbul’dan telefon (6 Aralık 2013) aldığını söylüyor. Bir öğrencisi doçentlik sınavına giriyor. Sınav sözlü. Önce tanışma. Hanım kızın, Tarihçi – Araştırmacı – Yazar, Dr. Yalçın Özalp’in üniversiteden öğrencisi olduğu anlaşılınca: “Biz Yalçın Özalp’in öğrencisine soru sormaktan haya ederiz.” Diyorlar. Öğrenci, bunları telefonda anlatınca Yalçın Hoca duygulanıyor.
---------------------------

8 ARALIK 2013: Yalçın Hocaya Saçaklı Kardeşleri soruyorum. Hoca: ”Kardeşlerden birini tespit edemedim. Elimde, Rize’de yaşadığı rivayeti ile mezarının Andırın’da bir gölet suyunun altında kaldığı rivayeti var,” diyor. (akn)
------------------------------------------------------------------

KELİMELER

Mütefennin: a. Fen bilgini. b. Ozan, bilgin, filozof, profesör.
Ruhban: Hıristiyan Din Adamı

---------------------
SAÇAKLIZADE OSMAN
EFENDİ'NİN MEZARI
----------------------
Saçaklılar ailesinden çok sayıda bilgin yetişmiştir. Rum kökenli olan aile, Hz. Ömer devrinde Medine'ye gönderilen iki Hristiyan bilginin Medine dönüşünde Maraş'a yerleşmesinden sonra bilginler peş peşe sıralanmışlardır. Kökenlerinin Of'tan geldiğini öğrenen bilginlerden bazısı İslamiyeti anlatmak için Trabzon'a gitmişler, bazısı Antep'e ve bazısı da Maraş'ta kalmışlardır.

Of' Yerleşen Maraşlı Bilginlerden Bazıları:

1. Maraşlı Saçaklızade Osman.
2. Maraşlı Saçaklızade Muhammed.
3. Maraşlı İlyas
4. Maraşlı Hasan.
Saçaklı Mehmet Efendi
Maraş ve Antep'te faaliyet göstermiştir.

12 Kasım 2016 Cumartesi

NURAY ALPER


 Yâr kala, hâr dola, hayr ola...
. KİMDİR: Ozan ve yazar
· DOĞUMU: 18 Mayıs 1983
· DOĞDUĞU YER: *Ankara
· Milat Gazetesinde çalışıyor
· Kültür Ajanda'da çalışıyor
· Amasya Üniversitesi'de okuyor
· Eskişehir Anadolu Üniversitesi'de Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü okudu
· Solfasol - Hacı Bayram İmam Hatip Lisesi'de okudu
· Ankara'da yaşıyor
· Evli
· Memleketi Kahr
------

ŞİİRLERİ VE YAZILARI
1 Ağustos 
Çelimsiz isyanını yüklemişsin anlara
Dağlara, dallara, incecik ırmaklara
Anlatamazsın küçüğüm
Güzeli yaktığını içinin/Güzelin yaktığını içinin
Anaların göğsünde kaynayan meydanlara
Bilmezsin samimiyeti küçüğüm
Doğrunun toprağına yalınayak basmadan
Bilmezsin cesaretin ellerini
Kanayan bir mahşerin elleriyle tutmadan
Hayal sahrasında salınarak bilemezsin
Ölmeden dirilmeyeceğini kimsenin
Sen yeniden/şımarık aynaların yollarını adımla
Söz pazarına güven sat örneğin
Örneğin yeni resimlerden motifler topla
Cananı can bilen kelimelerden
Göğsünün kibirden yangınını ayıkla
Söyleme kulağına küçüğüm
İhanetini taşıyan posta güvercinlerinin
Kendini çizdiğini kalbinin
Söyleme; dinmeyen bir yaraya şahitliğini kalemin
Safım, ülkemdir benim!



Bu şiire yapılan iki yorum:
1. Behçet Gülenay:  Alevin ortasında kıyama durmuş bir gül gibi güzelleşen sözcükler kanat kanat... Güzel yüreğinize selam kardeşim

2. Almıla Kargülü
 "Sen yeniden/şımarık aynaların yollarını adımla
Söz pazarına güven sat örneğin
Örneğin yeni resimlerden motifler topla
Cananı can bilen kelimelerden
Göğsünün kibirden yangınını ayıkla"

adrese teslim muhteşem mısralardı....
MUHTEŞEMSİN ŞAİRİM.....
-----

ah/senin solunda kıyama duran ağrının
kaç salâ yükselir omuzlarından
oyuncağı kurşun yarası
yaşlı bir sükût orucudur zaman
uzanıp gürizgâh istemeye yüzüm yok
çileyi aşk kılan arşın topuklarından
ey körpe ayrılıklara âşina hançerem
çıkar ağzına hapsettiğin duayı


Şiire Mustafa Kutlu‘nun yorumu:
Hiçbirşey bayatlamadan duaları taze tutmanın zamanıdır.
Kalem ve kelam güzel olunca sonuç şekil A'da görüldüğü gibi harika oluyor.
Eyv/Allah kizkardaşummm:)

Nuray Alper’in cevabı:
Şu sıra kalemle daha çok hemhâl olabildiğim, dostları da daha ziyade okuyabildiğim zamanları özlüyorum... Zaman mı bereketini kaybetti, biz mi yitirdik dünya koşusunda kendimizi bilmiyorum fakat azmin ve gayretin her türlüsü güzel ağabeyim...
Lâyık olalım inşallah diyorum.
Teşekkür ediyor, hürmet ediyorum.
 --
Nuray Alper
2 Kasım, 21:07 ·
Kişinin içine düşen kırgınlık ateşi, hakiki bir değer ihtiva ediyorsa diğer ateşlere benzemez; ulu orta bağırmaz o, haykırış telâşına düşmez. Hüzünlü yüreğin dış dünya ile arasına girerken, içe dönüş yaşatacak kadar tesiri altına alır sahibini. İncitmenin mağrur mücadelesine, incinmemek motifli bir duvar örmek… Bilmediğinden ziyade hep bildiği ile sınanan insanoğlu için, ne ağır bir imtihan bu ateşten gömlek.
Nuray Alper
· Kısa ama güzel yazıya benim yorumum: (Ali Kemal    Nacaroğlu)
·  "Kişinin içine düşen kırgınlık ateşi, hakiki bir değer ihtiva ediyorsa diğer ateşlere benzemez; ulu orta bağırmaz o, haykırış telâşına düşmez."  yazarı kutlarım.

Ben ki canım, sevdanı bileklerinden öpmeden önce hasretinle yıkamışım cismimi. İsmin henüz başka resimlerin göğünde gezintiye çıkarken, çıkarmışım cümle lügatlerden ismimi. Şimdi, gözyaşımı gülüşüyle örten bir ışık olduğunu ve sınırlarına adım attıktan sonra kendimi vurduğumu kime anlatabilirim? Kalbimi kıvrımlarına dek istila eden rayihanın ezgisini bir beşerin nazarına teslim etmeyi nasıl kabullenirim?
N.Alper

Bu yazıya yapılan  yorumlardan,
1. Tarık Rüzgar:  Nuray Hanım özgün ve nadide içsel seslenişler ve d/okunan sözler ile yine yürek fethine çıktınız. Fethiniz mübarek ola. Sözleriniz ruhtan ruha dola. Selam ve dua ile.
2. Başka bir yorum:
Zehra Nur Aydan;  Her yeni cümlede hep ayni lezzet. Ne güzelsiniz, ne derin.
-----
AÇIKLAMA


*Yazara ulaşıldı, doğduğu yer Ankara, baba ocağı K. Maraş imiş.

8 Kasım 2016 Salı

ŞABAN CANTÜRK

DOĞUM YERİ: K. Maraş  
DOĞUM TARİH:  1954
YAŞADIĞI YER: Kayseri
ÖĞRENİMİ: İlahiyat

 *
İKİ ŞİİRİ
1.
ŞABAN’IN BABASINA AĞIDI

GİTTİ,VEDA ETMEDEN GİTTİ
DÖNEMİYECEĞİNİ BİLE BİLE
DİK YAŞADI,DİK YÜRÜDÜ
DİK ÖLDÜ....
İŞTE O;BABAMDI
ADAM GİBİ ADAMDI

ÜZÜLMEMEK, AĞLAMAMAK; MÜMKÜN MÜ
HER SOFRADA, ARANMAMAK, MÜMKÜN MÜ
RABBİMİZE YAKARMAMAK  MÜMKÜN MÜ
ANISINI,YAŞATMAMAK; MÜMKÜN MÜ
*
İŞTE O BABAMDI
ADAM GİBİ ADAM DI

ALFABEYİ, ELİF BEYİ BİLMEZDİ
BESMELESİZ HİÇ BİR YERE GİTMEZDİ
MERT'Tİ, NA MERDİDE SEVMEZDİ
ÖLSE DAHİ İNADINDAN DÖNMEZDİ

İŞTE O;BABAMDI
ADAM GİBİ ADAMDI

MERHAMET ONUN YAPISIYDI
HOŞ GÖRÜ ONUN KAPISIYDI
GRİ KALPAĞI ONUN KIBLESİYDİ
ONUR,ŞEREF ONUN ŞECERİSİYDİ

İŞTE O;BABAMDI
ADAM GİBİ ADAMDI

NUR İÇİNDE YAT CENNET MEKANIN OLSUN
NEBİLER, VELİLER YOLDAŞIN OLSUN
NESLİNDEN KİM VARSA  CANDAŞIN OLSUN
TÜM ERVAH ALEMİ;KARDEŞİN OLSUN

İŞTE O; BABAMDI
ADAM GİBİ ADAMDI
---------------
2. ŞİİRİ

Dışarı çıkmak istemiyorum bu gün,
Sımsıkı kapattım kapı ve Pencereleri,
Ve geçmişle hesaplaşmak
Ve yorgunluğunu atmak istedim geçmişimin

Kimler geçmediki bu sokaktan
Sultan Abdülhamid,Enver paşa,
ATATÜRK,
Menderes,Demirel,Ecevit,Erbakan,
Çiller,Sezer ....
Çeşmemden bir bardak içtilerse
On bardağımı götürdüler
Ve karanlığı yok saydılar
Çocuğumu hem dövdüler,hem öptüler...

Ben kurmadım tarikatları
Ben el vermedim
El verene de gücüm yetmedi
Gücümün yettiklerine;ALLAH dedim
İman dedim,ahlak dedim
Ekmek dedim,Doğruluk dedim,
Haram dedim,helal dedim
Ve tertemiz bir dünya dedim..
VE DEDİKLERİMİN ARKASINDA DURDUM

HZ.MUHAMMEDİ'n Mezhebi mi vardı ?
Veya Tarikat ehlindenmiydi ?
Daha doğrusu;
El öpen veya öptürenlerdenmiydi ?
HİÇ BİRİ

Pekiiii bu it sürüsü tarikatlar
Nerden çıktı,Nasıl çıkttı
Kim çıkardı,Kimler sebeblendi..
Kimler kimleri basamak yaptı hedeflerine
EY SAĞ DUYULU İNSANLAR.

Üç yüz yıldır insanlık adına,
Bir şey üretemiyen din adamlarının
İntikamı bu mu olmalıydı.
Bunlarlamı biz papayla,papazla,
Rahiple,hahamla yarışacağız
SAHİ BİZ GELECEĞİ BUNLARLAMI İNŞA EDECEĞİZ

Feto;Allahın laneti sen
İnsanlığın belası sen
Ülkeme mark'ı Doları sevdiren sen
Ocakları söndüren sen
Ayaklarıma taş koyan sen
ŞEYTAN SEN,İBLİS SEN, SEN ,SEN ,SEN
  
Sen yok ettin İSLAMA Güveni
Sen yok ettin değerlerimizi
Sen taş koydun,Kıyama,rükuya,Secdeme
Çaldın gözlerimin içine baka,baka
KUR'ANI MI,HADİSİMİ...
ON ASIR BU MİLLET SENİ UNUTMAYACAK
BENSE HİÇ AFFETMİYECEĞİM
LANET OKUYACAKLAR SANA,LANETLİ YAŞAYACAKSIN
TAŞ,TOPRAK,DENİZ,SU,HAVA,HER NE VARSA.


DIŞARI ÇIKMAK İSTEMİYORUM BU GÜN
ÜŞÜYORUM,TERLİYORUM,
GEÇMİŞİMLE HESAPLAŞMALIYIM
YORGUNLUĞUMU ATMAK İÇİN...

27 Eylül 2016 Salı

ŞEREF DERE


DOĞUMU: 12 Şubat 1977 Kahramanmaraş
ÖĞRENİMİ: İlkokulu İstiklal ilkokulunda, Ortaokulu Yıldırım Beyazıt Ortaokulunda,
Liseyi Fatih Lisesinde bitirdi.
YAPTIKLARI:
1.  13 Yıl market işletmeciliği yaptı.
2.  Esko ve Gönül Radyo'da programlar yaptı.
3.  Aksu TV'de, 45 Tv programı yaptı.
4.  Şimdi de Vuslat TV'de programlarına devam ediyor.
5.  5 Nisan 2016 yılında kurulan Edeler Diyarı Derneği başkanıdır.  

---------------

AÇIKLAMA
•    Kurucuları aralarında Şeref Dere’nin de bulunduğu Edeler Diyarı Derneği, Kahramanmaraş’ın tanıtımını ön plana çıkarmayı amaç edinmektedir.

•    Her hafta Kahramanmaraş’ın bir camisinde cemaatle buluşarak, cemaate kahvaltı vermektedirler. 
•    Şeref Dere, Sosyal Medya'da 52.000'e yakın takipçisi olan Edeler Diyarı sayfasının kurucusudur.

Şeref Dere:  “Bu sayfada birbirini tanımayan insanları bir arada buluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz.” diye konuşmaktadır. 



Fotoğrafta: Şeref Dere, Onikişubat Belediye Başkanı Sayın Hanefî Mahçiçek 'i ziyareti  sonrasında, başkanın  İmam Hatip 'e kayıt olmadan önce çekildiği fotoğrafı gösteriyor. Başkan çocukluk fotoğrafını görünce şaşırıyor. Benim küçüklük fotoğrafım fazla yok diyor.
------------------------------



25 Ağustos 2016 Perşembe

HANİFİ YILMAZ


  DOĞUMU: 1953 Kahramanmaraş doğumlu.
  ÖĞRENİMİ: İmam Hatip Lisesi ve Ticaret Lisesinden sonra Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Ekonomi Maliye Bölümünden mezun oldu.

  Sekiz yaşında babasını  kaybetti. Yoksulluk denilen çilelerle tanıştı.

YAPTIKLARI
1. 1975-76 Yıllarında Çalışma Bakanlığının çeşitli birimlerinde iki yıl memurluk yaptı.
2. 1980 ile 1990 arasında İstanbul'da hayat mücadelesi devam etti. Bakırcılık imalatı ile tanıştı. Çetin İstanbul hayatının ardından ağabeyinin ani vefatı üzerine tekrar memleketi Kahramanmaraş'a döndü, Bakırcılık işletmeciliğinde on yıl müdürlük yaptı ve emekli oldu.
3. Özel sektörde İdarecilik yaptı.
4. 20 yıl Bakırcılık işletmeciliği yaptı.

MEDENİ HALİ: Bir erkek, iki kızı ve yedi torunu var.
  Emekli.

EDEBİ HAYATI: Bir süre şiire ara verse de boş durmadı. Yazdıklarının beğeni toplaması karşısında şiire yeniden ağırlık verdi.

  Şiirleri, USARE ve VESSELAM dergilerinde yayınlanıyor.

ESERLERİ
· VUSLATIN IRMAKLARI kitabı yayında.
· AMENTÜNÜN DİVANI ve GAZEL isimli şiir kitaplarının hazırlığı içinde.
----------

şiirlerinden örnekler

ÇAY VE MEHTAP

Yine mehtaba daldım, seyre derman az gelir
Hülyalarım karışır, gönle ferman az gelir

Bir asil çayın demi, dostluk ederken bana
Karıştırırken sesi, sanki ruha saz gelir

Ay kurtulsun buluttan, Cemaliyle parlasın
Sevdalı gönüllere, Seyr-i Nurdan haz gelir

Binbir temâşâ ile geçer gider ilkbahar
Sevdadan titreyene, şifa olur yaz gelir

Kalbi hüşyar olanlar, Mevlâ'sını dost bilir
Elin Arşa uzatır, dillere niyaz gelir

Bulutlar arasında, yine saklandı mehtap
Ziyasını kıskanır, göndermeye naz gelir

Sevda nedir bilmeyen, gam yükünü çekmeyen
Yalan olur dünyası, ecel ona tez gelir

Gökte mehtap yerde ben, yalnızlık çilesinde
Küsme sakın cihana, Azrail bir kez gelir

Şairin mısraları, mehtap ile demlenir
Gönül seyranındadır, söze imtiyaz gelir

Yılmaz, sakın aldanma, dünyanın hevesine
İmtihanı kaybetme, nefis çok kurnaz gelir

VUSLATIN IRMAKLARI- Hanifi YILMAZ

----------

DÜNYAYI CENNET SANDIK

Bölüşemedik seni, ölüm yok gibi durduk
Aldandık nefsimize, kötü planlar kurduk
Haklı haksız bilmeden, birbirimizi vurduk
Dünya, değer misin sen! Herkes neyine vurgun!
Bütün güller hep soldu, gönül yorgun, kalp yorgun

Hem cenneti unuttuk, câzibene aldandık
Gerçek mutlu hayatı, sende buluruz sandık
Mevlâ'dan ayrıldıkça, sahteliklere kandık
Dünya, değer misin sen! Herkes neyine vurgun!
Bülbülleri susturdun, güller solgun, kalp yorgun

Süleyman Nebi vardı, cam sarayı havada
Kurda kuşa emreder, kimse kalmaz yuvada
Yok saltanattan eser, kimler kaldı sarayda
Dünya, değer misin sen! Herkes neyine vurgun!
Nice Sultanlar yuttun, gönül dargın, kalp yorgun

Bir garip dünyasın ki, çatık kaşa değmezsin
Bütün canlar yok olur, sen de bunu bilmezsin
Kıyamet koptuğunda, yok olur hiç gelmezsin
Dünya, değer misin sen! Herkes neyine vurgun!
Zaman mekan kaybolur, ruhlar yorgun, kalp yorgun

Dost olanlar söylesin, nizah ve kavga niye
Mutlu olmak istersen, saygı göster sevgiye
Her canlıya sonunda, ecel gelir hediye
Dünya, değer misin sen! Herkes neyine vurgun!
Bir sûra dayanamazsın, zaman yorgun, kalp yorgun

Ey dünya bilmez misin! Senden gelir mayamız
Hakk'ın rızası için, gayri yoktur davamız
Haddini bilmeyene, hadd bildirir Mevlâ'mız
Dünya, değer misin sen! Herkes neyine vurgun!
Tüm canları yutarsın, Yılmaz yorgun, kalp yorgun

VUSLATIN IRMAKLARI - Hanifi YILMAZ

----------


SEVDİK BE USTA

İlk mektepten sonra, babam ile ben
Meslek için sana, geldik be usta
Acı tatlı günler, geçip giderken
Ekmeği bölüştük, yedik be usta!

Edep, âdâb, sanat, senden öğrendik
Haksız durumları, beraber yendik
Âdil davranmayı, şiar edindik
Haklıyı haksızı, bildik be usta!

Bilirim hakkın çok, hiç ödeşemem
Hîleli kazanca, helal diyemem
İhanet edene, selam veremem
Beraber çok hain, gördük be usta!

Çıraklık, kalfalık, devam ederken
Saçlarım uzadı, bıyık terlerken
Bir ayna, bir tarak, erkeklik derken
Sevda kapısına, düştük be usta!

Bir Sevda ki, geldi, ruhumu sardı
Kalbe ateş düştü, benzim sarardı
Daha önümüzde çok işler vardı
Aşkın pınarından, içtik be usta!

Sevda çekmek benim, alın yazımmış
Aşkın ızdırabı, kalbe kazınmış
Usta! Sevdiğim kız, senin kızınmış!
Sakın ha! Hor görme, sevdik be usta!

Sevdanın çilesi, ne zormuş meğer
Severken cânânı, ölmeye değer
Lâyık görür isen, bizi sen eğer
Himmet eyle bize, sevdik be usta!

Bakışların bize, geldi pek yaman
Sevdamıza baktın, görmedin güman
Büyüklük gösterdin, bize her zaman
Teşekkürler sana, sevdik be usta!

VUSLATIN IRMAKLARI- Hanifi YILMAZ
İnsan olanları sevdik be dostlar!


------------------

AÇIKLAMA 

Görüntünün olası içeriÄŸi: 2 kiÅŸi, Hanifi Yılmaz dahil, oturan insanlar  Hanifi Yılmaz eski ile yeniyi birlikte götürmek istiyor. Acaba başarabilecek mi? diye düşünürken daha şiiri okumamız tamamlanmadan içimize dolan his “evet” diyor.
  Kelimeler hem bizden hem de sizden. Bir dizede çok ağır kelime kullanıyor. “Aman sende” dememiz başlamadan ikinci dizedeki hafif kelimesi geliyor. Bu karşılıklı kullanımların dörtlüğü güzelleştirdiğini görüyoruz. 

  Hanifi Yılmaz’ın ses uyumuna dikkat ederek, kalın ve ince harfleri eşitçe kullanma becerisi şiirine akıcılığı veriyor.

Yine mehtaba daldım, seyre derman az gelir

Hülyalarım karışır, gönle ferman az gelir

  Ozanın yukarıdaki ikiliğinde bilerek sıkça kullandığı “a” sesi, “m ve n” sesiyle eşit kullanıldığından şiire, önce akıcılık sonra da güzellik veriyor.

Lâyık görür isen, bizi sen eğer

Himmet eyle bize, sevdik be usta 

  Yukarıdaki iki dize için de aynı şeyleri söylemek mümkün.
  On iki kelimeden oluşan iki dize, yalnızca kalın seslilerden oluşan iki kelime barındırırken, diğer on kelime ince seslilerden oluşuyor.  Kalın seslilerden oluşan iki kelimenin 1’ini başa getirirken diğerini de sona getiriyor.

  Hanifi Yılmaz’ın  şiirinde ölçüyü kullanması bıktırıcı mı oluyor? Böyle düşünenler olabilir. Ama ilerleyen yıllarda buna fırsat vermeyeceğine inanıyor, ozana başarılar diliyorum.




-------------------------------