KİMDİR
YAŞADIĞI YER/ DEVİR: 18. Yüzyılın sonları ve 19. Yüzyılın ortalarında Maraş’ta yaşamıştır.
Yaşamıyla ilgili bilgilerimiz sınırlı diyebiliriz.
SOYU: Türkmenlerin Dulkadiroğulları boyunun Gündeş Oymağındandır; bu oymak 17. Yüzyıl sonlarında Güney Anadolu'ya gönderilince bu göçle birlikte Maraş'a gelen Gündeşlioğlu, kendi adıyla anılan köyü kurar. Rivayete göre, çok zenginken servetini yitirip yollara düşer ve bir beldede, geleneğe göre, uçurulan kuşun başına konmasıyla ülkenin emiri (kıral) seçilir.
Hikâye, Türkmenler arasında çok ünlüdür.
Şiirleri, günümüze kadar ulaşmıştır.
BABA/ANA: Babasının adı Bahrioğlu İbrahim, annesinin adı Ümmügülsüm'dür.
GÜNDEŞLİOĞLU OYUNU
Gündeşlioğlu oyunu yakın zamana kadar Maraş yöresinde düğünlerde oynandığı gerçektir.
Mizahî bir oyundur.
Gündeşlioğlu’na atfedilen “Gençlikte mi Kocalıkta mı” masalıyla büyük oranda benzerlik göstermektedir.
OZANLARI HALK SEVİYOR,
İDARECİLER KORUYOR
Çukurova’daki (Maraş, Adana, Mersin vb.) Türkmen aşiretlerinde yetişen Karacaoğlan’ın (XVII. yy.) şiirlerini genellikle din dışı (yalnızca doğa güzelliklerini, sevgiyi… konu edindi) ve kimseye özenmeden, içtenlikli şiiriler söyledi. Yörede, takibeden yüzyılda halkın zevkini okşayan (kültür, gelenek ve dini yaşam biçimini) öne çıkaran güçlü ozanlar yetişti.
HALKIN OZANLARI
2.Niyazi,
3. Şazi,
4.Şirazi (Şazi’nin kardeşi),
5. Gündeşlioğlu. (XIX. yy.) Bu ozanlar, başka bir ozanın etkisi altında kalmayan güçlü ozanlarımızdandır.
Edebiyat tarihine giren bu ozanlardan, Hezari (Beyoğlu), Şazi, kardeşi Şirazi, zamanın idarecilerinin sevgisini kazanmışlar ve idarecilerce korunmuşlardır.
-------------------------------------------
GÜNDEŞLİOĞLU’NUN
HİKAYESİ
Gündeşlioğlu, rüyâsında bir derviş görür. Derviş, Gündeşlioğlu’na bir felâket geleceğini, bu felâketin gençliğinde mi, yaşlılığında mı gelmesini istediğini sorar.
Gündeşlioğlu, hanımı ile müşavere sonucu, gençlikte gelecek felâketin daha uygun olacağına karar verirler.
Gündeşlioğlu, dervişe; “Derviş baba, başımıza gelecek felâketi gençlikte daha rahat karşılarız, yaşlılığımızda dayanâmayız. Ne gelecekse gençliğimizde gelsin.” diye cevap verir.
Gündeşlioğlu, kısa bir süre sonra tüm mal varlığını kaybeder. Gündeşlioğlu, zengin Türkmen Beyi iken, sefil bir insan olur. Hanımını da zengin bir köylü kaçırır. Malından sonra eşi de elinden alınan Gündeşlioğlu, deliye döner. Memleketinden ayrılarak uzun süre gurbette dolaşıp durur.
Bir gün, saçı sakalına karışmış, üstü başı pis, perişan hâlde yolu bir köye düşer. Uğradığı köyde o gün düğün vardır. Düğün yemeği yenirken, Gündeşlioğlu’nun kolundan tutan birisi, onu baş sofraya oturturken; “gençler, şu zavallı adam da sizinle yesin,” der.
Bu söz, sonradan yokluğa düşen Türkmen Beyinin çok gücüne gider. Gözlerinden yağmur gibi yaşlar dökülürken, aşağıdaki deyişi söyler.
-----
GÜNDEŞLİOĞLU’NUN
YOKLUK ŞİİRİ
Olmaz olasıca şu gidi yohluk
Dolanıp belime kuşak oluktur
Gaçam derim gurtulamam elinden
İnip ayağıma duşak oluktur
Ağ goyuna guzusunu gatardım
Beğenmeyip enginini satardım
Göğ keçeli yüsek evler dutardım
Şindi dutacağım gaşak oluktur
Acımdan ölsem de etmem başağı
Mevla gayırsın da oğul uşağı
Beğenmezdim gutnu yüzlü döşeği
Şindi kuru yerler döşek oluktur
Tülüleri bağlar camız yağlardım
Ala garlı yaylaları yaylardım
Böyük beyler ile sohbet eylerdim
Şindi Gündeşlioğlu uşak oluktur
-----
YOKLUK ŞİİRİN BAŞKA
BİR ŞEKİLDE SÖYLENİŞİ:
SÜRÜLERİM VARDI (1)
Sürü sürü sürülerim varıdı
Sürünün vardığı çaylar kururdu
Katerde mayalarım yürürdü
Şindi at gölüğüm eşek oluktur
Sürü sürü sürülere katardım
Top top eder yozlarını satardım
Otuzaltı direk çadır dutardım
Şindi kölgeliğim kaşak oluktur
Erbişim halıya yaslanmaz iken
Kuş tüyü döşeğe döşenmez iken
Tarabulus kuşağı kuşanmaz iken
Kıl ip bellerime kuşak oluktur
Tepe tepe harmanlarım savrulur
Namlı namlı buğdaylarım devrilir
Adım Gündeşlioğlu deyi çağrılır
Şindi topladığım başak oluktur
------
YENİDEN GURBET
Gündeşlioğlu, yeniden gurbetlerde gezmeye başlar.
Uğradığı bir şehirde sultan seçimi vardır. Geleneğe göre uçurulan kuş kimin başına konarsa o kimse sultan olacaktır. Kuş, perişan pejmürde dolaşan Gündeşlioğlu’nun başına konar. Bu fakir ve garip adam, şehre yönetici seçilmiş olur. Yeniden beyliğine kavuşan Gündeşlioğlu, hanımı ile evlatlarını uzun aramaların sonunda bulur. Eşini kaçıran adamı idâm ettirerek öcünü almış olur.
Felaketten kurtulup yeniden zengin ve bey olan Gündeşlioğlu, bundan sona ömrünün sonuna kadar mutlu bir hayat yaşar.
-----
Hikayede inanılması güç olan bölümler var.
Kuş hikayesi, ozanın birden bire servetini kaybetmesi, mümkün olmayanlar arasındadır. Ozanın şiirlerini abartılı, masalımsı buluruz. Yine de, olabilecek konulara parmak bastığından ibretle ve zevkle okuruz. Çünkü daima halkın arasındadır, halktan biridir.
-------------------------------------------
şiirleri
1.
AYRI DÜŞMÜŞ (2)
İki bülbül geldi tüyü yeşilden
Kepezini alamadım başından
Yayılırken ayrı düşmüş eşinden
Ötsem garip garip varsam tutulmaz
Kimi yeri ala kim yeri sarı
Gün gibi batıyor görünmez moru
Kepezi başında dövüyor yeri
Ötsem garip garip varsam tutulmaz
Huri mi melek mi bunun anası
Her bahçede gonca güller deresi
Cennet-i âlâdan çıkmış siması
Bunun soyu bu kuşlara katılmaz
Gündeş'oğlu'm yaylalara çıkasın
Deste deste mor sümbüller biçesin
Mevlâ'm kanat vere bile uçasın
Bir kuş için diyar diyar uçulmaz
………
2.
KAÇAMADIM ZÜĞÜRTLÜKTEN
Kaçamadım ben züğürtlük elinden
Dolanıp belime kuşak oluktur
Nere kaçtım ise kurtulamadım
Geçip ayağıma tutak oluktur
Acımdan ölsem de etmem başağı
Yaradan kayırsın evlat uşağı
Beğenmezdim kutnu kumaş döşeği
Şindi kuru yerler döşek oluktur
Yaz gelince oğlaklarım satardım
Ata binip sürülere katardım
Otuz altı direk çadır tutardım
Şindi gölgeliğim kavak oluktur
Yeraltında mağaralar gezerdim
Yer üstünde ağır sofra yazardım
Nice ağaların sözün bozardım
Şindi Gündeşi'oğlu uşak oluktur
------
3.
BİR DİLEĞİM VAR
Kadir Mevlâ'm bir dileğim var sana
Dost ile yiyecek mal ver sen bana
Ağır menciliste hâkim uğrunda
Hizmet ile buyruk dil ver sen bana
Mevlâ'm izin versen Hicaz'a gitsem
Ağır murat ile devlete yetsem
Pança pança sarı altın dağıtsam
Mevlâ'm bir tutulmaz kol ver sen bana
Padişahın üç tuğunu götürsem
Emreylese düşmanını batırsam
Şu koca Halep'i verse otursam
Yüz bin asker ile kul ver sen bana
Gündeşi'oğlu der ki başım belada
Çifte toplar ata idim kulede
Yarın mahşer günü cennet'âlâda
Mevlâ'm bir tutacak dal ver sen bana
------
4.
kulak verdim dinledim
Kulak verdim car köşeyi dinledim
Ardım sıra gıybet eden çoğumuş
Toplanmış dertliler derdini söyler
Sordum ki dertsiz bir kimse yoğumuş
Başına bağlamış sırmalı poşu
Nedir bu feleğin ettiği işi
Tırnağın var ise başını kaşı
Kardaştan kardaşa fayda yoğumuş
Gündeşlioğlu der dünyaya gelmeden
Ben usandım el işine yelmeden
Gurbet ilde padişahlık sürmeden
İlimizde çoban olmak yeğ imiş
-------------------------------------------
KELİMELER
Duşak: Ayak bağı.
Şindi: Şimdi (Maraş ağzı)
Gaşak: (kaşak : Kuru kütük.
Tülü: Bir deve türü
… Enginini satardım: Alçak boylusunu, değersizini.
Maya: deve.
Gutnu: Yumuşak.(Gutnu döşek: Yumuşak döşek.)
Kepez: 1. Tavuk ve kuşların ibiği veya başındaki uzun tüyler. 2. Yüksek tepe, dağ. 3. Dağların oyuk, kuytu yerleri. 4. Gelin başlığı.
Kepez: 1. Tavuk ve kuşların ibiği veya başındaki uzun tüyler. 2. Yüksek tepe, dağ. 3. Dağların oyuk, kuytu yerleri. 4. Gelin başlığı.
Car Köşe: Dört köşe. (Car: Farsça bir kelime. Dört anlamına gelir. )
Gölük: Eşeğin dışındaki binek hayvanı - At, katır, kısrak gibi.
Başak Etmek: Hasatta biçilen ekin başaklarından arta kalanları toplayarak zahire elde etmek.
Pança: (Pençe de denir) Avuç içi, avuç dolusu.
Sofra Yazmak: Sofra kurmak. Yemek yedirmek.
Yelme: 1. Başkası adına, para karşılığı iş yapmak. 2. Eteklik. (Elbistan –Maraş yöresinde kullanılır.)
Şindi: Şimdi.
-------------------------------------------
AÇIKLAMALAR
(1) Şiir: Prof. Şükrü Elçin’in “Halk Edebiyatı Araştırmaları” adlı eserinde 1973 yılında yayımlanmıştır.
(2) Şiirde söz konusu edilen sevgilidir. Sevgili, ozan tarafından kuşa benzetilerek anlatılmıştır.
------------------------------------------------------
------------------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder