Şazi, Şirazi ve Niyazi’nin aynı köyünden, hatta aynı aileden olduğu kesindir. Bu köy Yenicekale’nin Çınarpınar Köyünün Karbasan obasıdır. Şazı ve Şirazi’nin dâhil Olduğu Aile, Halk Aşıklarının sık yetiştiği bir ailedir. Bu aileden;
1. Şazi,
2. Şirazi,
3. Niyazi,
4. Muradi,
5. Durdu Bacı,
6. Sefil Mehmet,
7. Âşık Veli gibi ozanlar yetişmiştir.
Şu anda bile aileden üç göbek şair Şirazi’nin adını taşıyor. Torun Şirazi, baba Şirazi ve dede Şirazi.
------------
DOĞUMU: 1876 Yılında Yenicekale’nin Çınarpınar Köyünün Karbasan Obasında doğdu.
ADI: Asıl adı: Hasan, Soy adı: Şan’dır.
Yaşadığı köydeki mensup olduğu aile bu güne kadar ozanın asıl ismi olan Hasan ismini çocuklarına vura gelmişlerdir.
ÖLÜMÜ: 1933 Yılında aynı yerde öldü.
Türkiye Edebiyat Tarihine geçen kardeşler (Şazi ve Şirazi) ’in torunudur.
KALP GÖZÜ: Şiirlerinde anlattığı yerlerin birçoğuna fiilen dâhil olmamıştır. Seferberliğe gidenler, onun deyişlerine hayran kalmışlardır. Evet, hayran kalmışlardır, çünkü Niyazi gitmediği, görmediği yerleri bilmektedir. Niyazi, gidenlerden daha net bilmekte, anlatmaktadır. Seferberliğe giden köylüler: ‘Sen bunları nereden ve nasıl biliyorsun’ diye sormadan’ edememişler, ‘ben de arkadan takip ediyordum’ cevabını almışlardır.
Kalp gözünün açık olmasını ihlası ile açıklayabiliriz. Belki de yalnızca heybesini taşıyan merkebiyle dervişvari yöreyi dolaşması… Belki de tevazuu onun manen ilerlemesi için yeterli olmuştur.
Ozanın torunlarından Alaeddin Şan’dan elde ettiğim cönkten seçtiğim şiirlerden zaman zaman okuyamadığım kelimeleri Alaeddin’in babası ozan Sefil Mehmet’tin yardımıyla çözdüm. Çünkü, dedesinin şiirlerini ezbere biliyor.
Şiirlerinde halkın sevdiği tasvirleri muazzam bir şekilde kullanır.
------------
şiirleri
1.
geben türküsü*
Ben bir güzel gördüm dinlen Geben’de
Perçemi kaşına düz edip gider
Şahsına takınmış gümüşü zer’i
Yüzüne gözüne iz edip gider
Çok bir çıkıp tenhalarda görünme
Mevlam ömür versin düşme sürünme
Bir sır vereceğim ama darılma
Adiler heykede söz edip gider
Nasıl meth edeyim gayetten güzel
Ak göğsün üstüne düğmeler düzer
Rüzgar esiyor da rengini bozar
Türlü libas giymiş toz edip gider
Niyazi’m güzelin methini eyle
Yanakları al al yerleri yayla
Kemer kuşak sıkmış ebrişim bağla
Artırdı değerin yüz edip gider
------
2.
bir şeyler gördüm*
Duyun bir güzelin methin edeyim
Bilezik yakışmış bilekten çıkmaz
Göğsünde bir şeyler gördüm baş vermiş
Ne kadar zorlasa yelekten çıkmaz
Bir bade verseydi onu içerdim
Yoldaş etse durmaz burdan göçerdim
Fırsat bulsam eğer alır kaçardım
Halaka olmuş salaktan çıkmaz
Nasıl methedeyim hubların başı
Kudret kaleminden çekilmiş kaşı
Kendine münasip var mı yoldaşı
Eğer kötü ise yürekten çıkmaz
Böyle bir güzelin menendi yoktur
Saçılmış gerdana benleri çoktur
Yaratmış yaratan efganı haktır
Talep et Niyazi’m dilekten çıkmaz
------
3.
ÇANAKKALE
Siperler kazıldı Arıburnu’na
Yazılanlar gelir kulun alnına
Dokuz ay götürdü anam karnına
Keşkem şu dünyaya gelmesek idi
Kumandan çağırır başlasın hücum
Kalkamam yerimden dokuz gün acım
Ağlaşınız gayrı hey anam bacım
Sizi bir kaygıya koymasak idi
Siperler kazıldı Çanakkale’ye
Başım kıldan ince gelen belaya
Kağıt bulamam ki yazam sılaya
Keşkem kuzuları sevmesek idi
Vadesi yetmeden çıkıyor canlar
Ufacık taşları götürdü kanlar
Sılayı arzular burada kalanlar
Şehidi kefene sarmasak idi
NİYAZİ’m derkine yakındır ölüm
Yaralandı gövdem kalmadı halım
Mavzerim kızdı da yanıyor elim
Keşkem düşman için ölmesek idi
*Seferberliğe katılmamış olan Aşık Hasan’(Niyazi) ın Kurtuluş Savaşına katıldığı kesindir.
------
4.
KEKLİK (1)
Uçurdum Kuraktan boş kaldı kafes
Korkarım gözden değer mi ola nefes
Avlamam avı da çekerim bir yas
Bu duman başımdan ırılar m’ola
Yarga idi sesi üç türlü öter
Ediyor serime hançerden beter
Güllerin dalında bülbüller öter
Acep dostlar duyar darılır m’ola
NİYAZİ’m der durmadan figanda eşi
Gözümden akıttım kan ile yaşı
İsbir çalımlı şahan bakışlı
Daha umut ederim bulunur m’ola
----
------
5.
yemen'de (2)
Latalar biçildi iskele oldu
Üstündün geçildi gemiler doldu
Geride kuzular anneler kaldı
Deryanın yüzünde yola kavuştu
Deryadan yürüdük öteye geçtik
Ilıktır Yeme’nin suyunu içtik
Hayın Arap ile hergün döğüştük
Fişek ağır kayış bele kavuştu
Yemen’de havalar sıcak durulmaz
Arap’la aramız bozuk çözülmez
Girer mevzisine nerde bilinmez
Akar kanlar durmaz sele kavuştu
NİYAZİ’ m Yemen’de çok hurma olur
Gönderin mektubu bizleri bulur
Kuzular babasın düşünde görür
Su çektim kuyudan mile kavuştu
------------
6.
seferberlik
Beşinci orduya emir verildi
Münsüz bir merkeze derilsin deyi
Yavrular anneler ağlaştı kaldı
Padişahın sözü yürüsün deyi
Ecer ehdes oldu bu nasıl kanun
Kullar azgın andan geliyor zulüm
Kitapta yazarı var mola alim
Münzir de derilsin sorulsun deyi
Ah Niyazi nasıl olur halımız
Fırsat gözlüyor hazreti Alimiz
Hicaz’da eğlenir bizim pirimiz
Emretse şu dağlar yürüsün deyi
------
7.
bilen kalmamış
Medet Sende kaldı ey gani Settar
Bozulmuş çarkımız ihsan kalmamış
Seyrettim alemi bir baştan başa
Kadir kıymet bilen insan kalmamış
Bir nazar eyledim baktım geriden
Kaldırıp perdeyi bir an aradan
Mü’min olan çıktı ehl i şiardan
Doğruyu söyleyen bilen kalmamış
Azanı dünyanın bir kanun etmiş
Epeysi peşinde bir hiza tutmuş
Hakkı hakikatı şer’i unutmuş
Doğrusu şeriat bilen kalmamış
Niyazi’m dertlerim m oldu bin adet
Daima Mevla’dan isterim imdat
Hatır gönül nerde kalkmış merhamet
Dünya iblis olmuş şeytan kalmamış
-----
8. ah hacca gitsem
8. ah hacca gitsem
kurban etsem
Mübarektir geldi bu gün
İzzet eylen ağa ağa
Yıl dolanır gelir bir gün
Onbir ayı öğe öğe
Mübareğin tahtı yüce
Teravihi kılın gece
Vaaz verir onda hoca
Dinleyene sağa sola
Mübarektir gelir gider
Müslümanlar feryat eder
Melaikeler adak eder
Yere göğe sığa sığa
Ah Niyazi’m doğru tutsan
Gücün yetse hacca gitsen
Gel bayramda kurban etsen
Şeytanları döğe döğe
-------------
AÇIKLAMALAR
* Ozan’ımızın 1. ve 2. no'lu şiirleri ilk gençlik yıllarında yazdığını tahmin etmek zor değil.
(1) Keklik şiirinin hikayesi
Şairin bir çift kekliği vardır. Keklikleri av için kullanmanın yerine onların ötüşüne, seyrine hayrandır. Keklikleri seyrederken başka alemlerdedir, derin tefekkürdedir. Kalp gözü açık birinin av için keklik beslediği düşünülemez. Av, ozana ters gelen bir şeydir. Av etine muhtaç olmanın çok ötesindedir. Av Niyazi’ye helal değildir. Kurak denen yerden kekliğin birisini kafesten kaçırır.
Yakın köy avcıları Aşık’ın kekliğini tanır. Aşık kekliğini bulan komşu köy avcılarına büyük ikram sunarak cevap verir. Kurbanlar kesilir, yenilir içilir. Sanıyoruz, çevre köylülerde davet edilir.
(2) ‘MİLE KAVUŞTU’ ne demek. Ozan, şiirinde; ‘Su çektim kuyudan mile kavuştu’ diyor. Bu mısranın yorumunu Sefil Mehmet’e sordum. Sefil Mehmet bu konuda şunları anlatıyor: Babam (Ali Şan- Hicri, 1320, Miladi, 1914 doğumlu-) Köy hali, ahali zaman zaman bir araya gelirler. Aşık Hasan’dan (Niyazi) şiir söylemesini talep ederler. Ozan, şiirlerini okur. Henüz çocuk olan Ali Ağa da bu şiirleri dinleye dinleye ezberler. Niyazi, yiyenini çok sever. Ali Ağa ona ‘dayı’ der. Çünkü anasının kardeşidir Ali’nin.
Niyazi, yiyeni Ali’den (Ali, Sefil Mehmet’in babası ) 38 yaş büyük. Niyazi 1933 yılında, 57 yaşında fevat etti, yiyeni de 1970’li yıllarda. Babası, Sefil Mehmet’i dayısının (Niyazi) şiirleriyle büyüttü. Sefil’in babası, dayısı Niyazi’den şiir hakkında çok şey öğrendi.
Niyazi Sefile; ‘Şair avcı gibi farzedilir. Avcı; gez göz, arpacığı tutturup avı yakalar. Ozan; kafiye, redif, vezin ve ölçüye önem verendir.’ dermiş.
Köy yerinde Niyazi’ye; ‘’haydi aşık bir türkü söyle!’’ dediklerinde Niyazi, her defasında ‘’ SEFERBERLİK’’ şiirleri söyler. Köylülere, Niyazi’nin tavrı ve söylemi garip ‘düşündürücü- inanılması güç’ gelir. İnancı olmayan kişiler; ‘atma aşık’ derler Niyazi’ye.
‘Asker susamıştı. Bir kuyu çalışıyordu. Kovalarca su çekildi. Su tükendi, bitti. Asker bitmedi. Daha susuz asker çok. Artık kovalardan mil çıkıyor.’
‘Sen nerdeydin.’ diyorlar Niyazi’ye.
‘Ben bir köşede izliyordum. ‘ der Niyazi.
kelimeler
Alimiz :Ulumuz, büyügümüz.İzinden gittiğimiz kişi.
Arıburnu: Çanakkale Savaşı'nın bir cephesi olan Arıburnu Cephesi, 25 Nisan 1915 tarihindeki Arıburnu Çıkarmasıyla başlayan ve 6 Ağustos 1915 tarihine kadarki çatışmaları kapsayan cephedir.
Ayaklı: Kadınların başlarına taktıkları 56 parçalı altın süs
Ayaklı: Kadınların başlarına taktıkları 56 parçalı altın süs Ayakla işletilen Bir destekle yere dayanan Ayağı olan
Azanı dünyanın: Dünyanın şımaranı, ileri gideni.
Cin: 1 . Dinî inanışa göre duyularla kavranamayan, insanlar gibi irade ve anlama yeteneğine sahip, ilahî emirlere
Şiirde: ‘Halaka olmuş salaktan çıkmaz.’
Çok umut ederim bulunur mo’la
daireye, tevhid halkası denir. Halka kelimesi "halaka" şeklinde de okunur.
Deyi: Diye.
Deyre: Derya, büyük deniz, okyanus.
Ecer : Acar, yeni.
Efgan: Istırap ile haykırma, bağırıp çağırma.
Ehdes: Kötü şeyler, dertler belalar.
Eylen: Ediniz, yerine getiriniz.
Fiğan: inleme, feryat.
Gani: Cömert, eli bol, vermekten kaçınmayan. Zengin.
Geben: K. Maraş İlinin Andırın İlçesine bağlı güzel bir yerleşim yeri.
Halaka: 1. Çevre, dolay. 2. Köy meydanı. 3. Ev önlerinde sebze yetiştirilen birkaç evleklik ufak sebzelik. 4. Hayvan sağma yeri. 5. Köyün oyun meydanı. Dergâhlarda, sufilerin zikir töreninde oluşturdukları halka.
Şiirde: ‘Halaka olmuş salaktan çıkmaz.’: Oluşturulan zikir halkasına girmiş, bu halkaya sık sık katılması ve halkadan çıkan son kişi olması, vurgulanmaktadır.
Hayın: (Hain), ihanet eden.
Heyk / Heyke: Derince kap, kâse.
Hublar: Güzeller.
Irılar m’ola: Uzaklaşır mı ola?
İblis: Ateşten yaratılan varlık. Cinlerin en şerlisi. Görevi: İnsanı aldatmak.
İhsan: 1 . İyilik etme, iyi davranma. 2 . Bağışlama, bağışta bulunma. 3 . Bağışlanan şey, lütuf, inayet.
İsbir: Yalancı, yalancıktan oyun yapan. (İsbir çalımlı da şahin bakışlı)
İzzet: Büyüklük, yücelik, ululuk.
Kadir kıymet bilmez: İnsanların değerini anlamayan, değer vermeyen, kalbinde güzel duygular bulunmayan kişi.
Kudret: 1. Güç, kuvvet. 2. Allah'ın gücü. 3. Varlık, zenginlik. 4. Allah yapısı. 5. Yetenek
Kurak: Mevki, bir yerin adı.
Libas: elbise
Mavzer : Diğer tüm silahlar gibi sevmediğimiz,bizden uzak olsun dediğimiz bir silahtir
Medet: Yardım, imdat
Menend: Eş, benzer, alternatif.
Meth: Övgü.
Münasip: 1. Uygun, yerinde, yaraşır, yakışır. . 2. Beğenilen, hoşa giden: "Yaşta küçük amma boyda münasip / Sallanıyor bir fidanda dal gibi." -Dadaloğlu.
Münsüz: Sebatsız, dayanıksız, işe yaramaz, karakteri zayıf
Münzir: Doğru yolu gösteren. Yanlış yapanları uyaran.
Münzü: den beri, -dan beri. (Arap gramerinde edat )
Nazar eylemek: Bakmak.
Perçem – Kâkül
Salak: Konup göçülen, hayvan salınan arazi, saha.
Ser : Baş
Settar: Örten. Günahları örten, Allah. Allah'ın isimlerindendir. Abd takısı alarak kullanılır. Örn: Abdüssettar.
Şer’i: 1. Şeriatla ilgili. 2. Hukuka uygun, metne bağlı, dinî, din kurallarına uygun düşen.
Şeriat: 1. Yol, mezhep, metod, âdet.
2. İslam dinindeki terimsel anlamı ise ilâhî emir ve yasaklar toplamı.
3. İslam'ın kutsal kitabı Kur-an'ın âyetleri, İslam'ın son peygamberi olan Hz. Muhammed'in söz ve fiilleri (sünnet/hadis) ve İslâm bilginlerinin görüş birliği içinde bulundukları hususlara dayanan ilâhî kanun.
Şeytan: 1. Kelime anlamı; Rahmetten uzaklaştı, Hak'dan uzak oldu; öfkeden tutuştu, helak olacak hale geldi… gibi manalara gelir. Haset, öfke gibi insana mahsus olan her kötü huy ve davranış da şeytan diye isimlendirilmiştir.
2. Şeriatta ise: Yüce Allah'ın Adem'e secde emrine karşı gelip isyan ettiği için ilàhi rahmetten kovulan ve insanların amansız düşmanı olan, cin taifesinin inkarcı kesiminden gizli bir varlıktır. (el-Kehf, 18/50)
2. Şeriatta ise: Yüce Allah'ın Adem'e secde emrine karşı gelip isyan ettiği için ilàhi rahmetten kovulan ve insanların amansız düşmanı olan, cin taifesinin inkarcı kesiminden gizli bir varlıktır. (el-Kehf, 18/50)
Şeytanı döğmek: Allah’ın bir emrini yerine getirmek.
Şiar: 1. Şifre, simge. 2. Ülkü, düstûr, düşünüş. 3. özellik, belirti, alışılmış şekilde yapılan hareket, prensip.
Yarga : Büyük piliç.
Zer : Altın
-----------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder