Edebiyatçı
ÖĞRENİMİ
İLK-ORTA:
İlk öğrenimini doğduğu kasabada, orta
öğrenimini Maraş Meslek Lisesi’nde,
ÜNİVERSİTE:
Yüksek öğrenimini Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde tamamladı.
ŞİMDİ:
Şu anda ise, Maraş'ta bir devlet
kuruluşunda memur olarak görev yapmaktadır.
EDEBİ
ÇALIŞMALARINI: Edebi çalışmalarını, Maraş Akademik Çerçeve, Figan ve Genç Adım
dergilerinde, Gündüz gazetesi ve Aksu gazetesinde değerlendirdi.
“Zarif
Fidanlar” adlı roman çalışması vardır.
----------------
şiirinden
örneker
çiçek
anne
kucagı sımsıcak mis kokudur dua
gönülleribahar
gül lale edendir dua
hürriyetin
baş tacı mü'minin kızarmış ekmeğidir dua
bu
hal ile hem demim terki diyar eyleme
Allah'ım
21.04.2012
babam
kırk
iki yaşındayım ilk defa babam elimi tutarak gezdik
kaydırakta
kayan çocuklar gibi gönlüm şendi / biraz da utangaç
hiçbir
çocuk kalmasın benim gibi şen olsun babasıyla
ağzında
şeker cebinde paran olmazsa dahi çocuğum elini tutsun baban
01.02.2011
gönül
Allah'ı
bilebilmektir büyük derya
cennet
benim içimde sırlı sırlı ahenk ahenk
gözlerimde
çağlayan nehrin damlaları akar
eğil
insan / eğil
dağlar
gibi dağlar gibi
saygı
bu
gün bir fatim vardı ne kutlu hazine
baş
eğdim gönül serdim yüce ruhların yoluna
yıllarca
diz büktüm sevinç gözyaşlarıyla doldum
doğan
batan gün ötelere fatiha taşır
namaz
be
ki bir çağla taptaze ve canlı
bahar
benim çiçek benim gül behim
zannetme
ki çöle düşen sersem damlayım
bir
düzenin içinde kıvrım kıvrım bükülen secdeyim
sultan
Kur-an'la
keyfim var ki çanakkale mahşerinde şehit Ahmet
yaşamın
ortasında zamanı durduran cennet
gönlüm
bulutların üstünde sultan
her
nefeste rahmetle dolan / sanma ki başıboşsun
05.05.2012
hürmet
yaşlı
amcanın önünde eğilip el öpmen neden
çok
şeylere kadir zengin kutretlisin bu hal
neden
bir
elbiseye sahip olmayana bu hürmet neden
İslam'a
karasevdalı bir cana önünde eğim eğim
eğildim
09.05.2012
-----------------------
,
Yazarın
Düz Yazıları.
BEYAZ
ÖNLÜK
İç
Anadolu, Bozkır ili çilekeş insanları… yaşam doğasıyla örgülü havası, toprağı
kendisini yansıtır. Renksizlik ve hususiyetsizlik içinde. Bozkır illerinin
kendine has yaşam felsefesi vardır. Dıştaki durağan ve sükunet, içte
zenginlerin fırtınalarını taşır. Onda renkler şekiller silinir. Yerini
cihetlerde sıfatlardan öte hakikat alemine bırakır. Dışa ait irade haline
gelir. Ebedileşir. Bozkırlı inanan, inanılan insandır. Asrın kaybettiği bütün
kıymetler: aşk, iman, aza kanat vefa, misafirperverlik, fedakarlık onda
toplanır.
Çorum’da
ortaokulu bitirip Ankara Cebeci Hemşirelik Okulu’na kaydımı yaptırdığımda içim
içime sığmıyordu.
Köye
geldiğimde babam harmandan dönüyordu. Toz toprak içindeki yüzü, bana
gülümsüyordu.
Koşarak
gidip elini öptüm, o da yanaklarımdan öptü. Babamın yüzündeki harman tozu
yüzümü toz içinde bıraktı.
Koluna
girip eve çıktık.
Babam
anama:
-Hey
hatun! Kızım hemşirelik okuluna kaydını yaptırmış. Senin başındaki yaşmak gibi
bütün esbabı beyaz olacak, insanlara hizmet edecek .Yarın Çorum’a gidip öteberi
alalım.Hem de traktöre bir bakım yaptıralım.
Aradan
yıllar geçti. Belirli bir yaşa gelmiş, çoluk çocuğa karışmış bir hemşeriydim.Ankara
Devlet Hastanesinde görevime devam ederken, aksakallı bir ihtiyar, nurani yüzü
ve iri cüssesiyle bir abidenin ihtişamını andırıyor. Hani şu koca çınarlar var
ya, iki, üç asır yaşayan çınarlar… Bende öyle bir boyut uyanırdı. Alp
dağlarının ihtişamı bu hastamızın yanında cüce kalıyor. Çünkü işin ötesinde
manevi ihtişamı dışa taşmıştı.
Aksakallı
dedeyle öyle bir diyalogumuz oldu ki, onu dedem yerine koymuştum. Koridorun
köşesinde namaz kılar, dua eder. Ellerini dua için açtığında içime ılık ılık sıcaklık
akardı. Acaba bana mı dua ediyor derdim. Onun ermiş pir hali vardı. Çünkü bütün
yapı ve yaşamı ermiş insanın karakterini gösteriyor…
İğneleri
kendim vuruyor ve ilaçlarını kendim veriyordum. İhtiyar ve insanlar beni çok
seviyor ve dua ediyordu. Ben de bu ilgiye memnun oluyordum.
Günler
böyle geçerken nöbetçi olmadığım bir gece, aksakallı İbrahim Dede ‘nin Hak’kın
rahmetine kavuşmuş olduğunu sabahleyin hastaneye geldiğimde öğrendim.
Gözlerinden yaşlar boşanıyor… İbrahim dede’ye öyle alışmıştım ki, mazimin
temsilcisi, hayatının her safhasında bizlere yaşamıyla ilgi çektiriyor.
İki
sonra oğlu Ali yayınıma gelerek “Babam saatini ölmeden önce size armağan
etti”dedi.
-Oğlum
ali bu saatimi hemşire hanım kızıma ver ve hakkını helal etsin, o kızımı çok
sevdim,demiş.
Evet
ne hakkınız olabilir ki bu ermiş insanımızda! Her türlü hizmete layık mazimizin
insanıydı. Göz yaşlarıyla saati kabul ediyorum. Hakkımı da seve seve helal
ediyorum. Saati ömrüm boyunca onun hatırası olarak saklayacağım. Benden sonra
da kızıma emanet olarak bırakacağım. Çünkü geçmişi bilmeyen, tarihini kafasının
süzgecinden geçirmeyen insanlar geleceğe yön veremezler .
----------------
SU SİZE TEŞEKKÜR EDERİM
SU SİZE TEŞEKKÜR EDERİM
Su
sizi o kadar severim ki çocukların dilini kullanarak şen olurum.Kanadını çırpan
kuş misali, annesinin sütüne kavuşan bebek gibi denizlerde takla atan yunuslar
gibi sevinçlerimi sunarım..
Teşekkürlerimi
kime sunsam su. Hani idrak nerede parçalanır.Zihin nerede tarumar olur.Kafa
nerede zonk zonk çırpar.Aklım sen misin yaman olan. Beri gel de kiminle hem
demsin. Kantarın kaça tartar.Ölç bakalım sayıyın ne ağırlığı var.İpinden pırtan
ha kafam.
Su
en büyük arkadaşım sensin herhalde. Anlamaz olan kafam, anlasın yüreğim.Size
büyük teşekkürlerim vardır, dostumsun. Sırrını idrak ettim. Ben mahcubum bu
büyük düşünce aleminde fark edemeyen çocuk gibi kaydırak oynayan. Sırrını
söylediler ufkumun makaraya sarılıp hapsedilmiş ilhamım anladı da; kafam kaç
para eder, kendisine anlatayım da yüreğim borcunu ödesin .
Pınarbaşı
, Karasu size Maraş adına teşekkür ederim.Yatağınızda çağıldayarak selvi gibi
salınmak varken , insanlarımızın ağzına bereket membası olursunuz.Ulu Cami’de
abdest alan hocaya,orucunu açan dervişe rahmet olursunuz.Benim gibi düşünce
ipinden pırtına da mana alemine kanat olursunuz.
Hani Hazreti İbrahim büyük Peygamber alemin zaman makarasına dolana kadar, bize sunulan muhteşem yaşamı.Hz. İsmail’in topuğundan vuruş alan ve ‘’ Ancak kana kana doyarak Müslümanlar içer.’’ Büyük Peygamberimize söz olan (Zemzem )su ; ben bütün Müslümanlar adına teşekkürlerimi sunarım.Ey su; bana abdest sağladığın için de büyük teşekkürlerimi sunarım. Tarlada çalışan yarım litrelik suyla abdesttini alabilen Adıyamanlı yaşlı zata hayranım.İşte atalarımızın suya verdiği kıymet bu zatın yaşantısında çocukluğuma derin izler bıraktı. Yoksa su fıçılarından dolu dolu su tedarik edebilirdim. Fırat’ın kenarında suyu israf etmeden adeta suya teşekkür eder yaşantısıyla abdest alan yüce dinin mensuplarıyız . Çocuklarımıza bırakabileceğimiz hazine altın değil belki de Anadolu’da sudur. Artık Devlet eliyle bataklıkları kurutma projeleri , sulama kuyuları açmaya bir son verme zamanı gelmiştir. Suyumuza beddua eder gibi tarımda zalimce kullanmaya.
-----------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder