Halk Ozanı.
Şazı ve Şirazi’nin dâhil Olduğu Aile, Halk Aşıklarının sık yetiştiği bir ailedir. Bu aileden;
Şazı ve Şirazi’nin dâhil Olduğu Aile, Halk Aşıklarının sık yetiştiği bir ailedir. Bu aileden;
--------------
1800’lü yılların ilk yarısında K. Maraş’ın Yenicekale Nahiyesine bağlı Çınarpınar köyünün Karbasan mezrasında yaşadı.
DESTEK OLDULAR
19. Asrın ilk yarısında Maraş Valisi olan Süleyman Paşa ve amcası oğlu Ahmet Paşa zamanında Maraş’ta bir çok halk şairi yetişmiştir. Daha doğrusu var olan maden su yüzüne çıkmıştır. Adı geçen Paşa’ların desteği akabinde olmuştur bu su yüzüne çıkış.
TÜRK EDEBİYATI
Bu ozanlardan 3'ü Türk Edebiyatı Tarihine geçmiştir. Bu şairler;
Hezari, Şazi, ve Şirazi’ dir. Öte yandan Şadi de Süleyman ve Ahmet Paşa’ların nezaretinde bulunacak kadar güçlüdürler.
Bu ozanlar zaman zaman aşk, kadın ve yiğitlik- mertlik motifleri üzerine bir çok şiirler söylemişlerdir.
Sanılanın aksine Şazi’nin büyük kardeş olduğu kesindir
----------
1.
DÜŞTÜ FİKRİME
Ya! Niçin ağlayıp feryat etmeyim
Kakülü reyhanım düştü fikrime
Huriler timsali melek misali
Lebleri mercanım düştü fikrime
Ağ elleri elvan elvan nakışlı
Ağca ceylan ablak sığın sekişli
Sarhoş yürüyüşlü şahin bakışlı
Gözleri mestanım düştü fikrime
Açılmış yanağı hep gonca güllü
Selviler misâli yar ince belli
Kadife kalpaklı sırma mendilli
Zülf-ü perişanım düştü fikrime
Gönül ister dost köyünü yaylaya
Öğüt verip cahil gönlüm eğleye
Biçare ŞAZI' yi meftun eyleye
Afet-i devranım düştü fikrime
----
1798’de Napolyon Bonapart Mısır’a asker çıkarınca Osmanlıların hükümran olduğu şehirlere savaş için emir gönderildi. Bu arada Maraş’tan da Kalender Paşa kumandasına yollanan askerler asarında Maraş’lı halk şairi Şazi’nin de var olduğu bilinmektedir. Ozan Şazi artık askerdir ve seferberlik yolundadır. Günler geçmiyor ki köyünde ( ki bu köy, Yenicekale’ye bağlı Çınarpınar Köyünün Karbasan obasıdır.) bıraktığı yakınlarının hasreti onu rahat bıraksın. Öteyandan çok sevdiği bir kızla nişanlıdır. Uzayan ayrılık Şair’i perişan eder. Nişanlısında başkalarının da gözü olduğunu bildiğinden kendinin yokluğunda nişanlısının kaçırılması korkusuyla üzülmektedir. 14 Ayı geçen ayrılıktan sonra Kalender Paşa’ya şu manzum dilekçeyi sunar.
----
2.
sıladan çıkalı
Meded sende kaldı ey gani vezir
Himmet edin gedek ellerimize
İstemem Mısır’a etsen şah veled
Nice can muntazır yollarımıza
Benem bağvatçısı çitil bağ iken
Dediler ki harap edek ıssı yoğiken
Layık mıdır şeyda bülbül sağ iken
Nice sağ dolaşın güllerimize
Yitirdim kendimi aklım zay oldu
Eğildi kametim kadim yay oldu
Sıladan çıkalı on dört ay oldu
Efendim vakıftır hallerimize
*
Bu manzum dilekçe Kalender Paşa’nın hoşuna gider. Şazi’yi huzuruna alır. Şazi'den, Turna kuşlarına güzel bir seyahat yaptırmasını ister. Bu şartla sılaya izinli göndereceğine söz verir. Neticede Şazi, Paşa’ya harika bir şiir sunar.
----
3.
turnam uğra maraş'a
Turnam sökün etmiş Göksün gölünden
Doğru gedin Saraycık'tır yolunuz
Kuruçova Tekir beli konalga
Orda olsun meskeniniz eliniz
Ahrdağları’ndan edin telaşa
Zerrin taht kurmuşlar koca Maraş’a
Üstünde oturan Kalender Paşa
Onu da ziyaret etsin ulunuz
Gitme turnam gitme Akka yoluna
Tahire hanına Havran çölüne
İnin konun Taberya’nın gölüne
Oraya serilmiş olsun çulunuz
Bir haber gelip te ariften teze
Aşalım gidelim Mısır’dan yüze
Mevlam nasib etsin sılayı bize
El kaldırıp âmin desin diliniz
Kalma fazla Taberiye gölünde
Korkunuz olmaz Nablus’un yolunda
Sefil Şazi’m kalmış Yafa yolunda
Orda ziyarete mutlak varınız
---
4.
acıları bizde kaldı
Usul boylu servi revan
Bilmem hangi düzde kaldı
Güneş yüzlü mah cemalin
Öldü artık sözde kaldı
Bu bir pazar eski Pazar
Gelen gider diye yazar
Herkes mezarını kazar
Yarim gitti özde kaldı
Şazi ‘m dünya mezar oldu
Kalan kaldı hezar oldu
Zannetme ki gülzar oldu
Acıları bizde kaldı
-----
Anlaşılan Şazi'nin seferberlik günleri aylar hatta yıllarca uzamıştır. Daha önce, Maraş'tan götürdüğü orduya kumanda eden Maraş'lı Kalender Paşa'ya sunduğu manzum dilekçeyle 14 ay sonra izin alabilmişti. Sıra Mısır Şahına geldi. Ruhsat alabilmek için Şaha da 5 numaralı şiiri söyler.
---
5.
arzuhal
Aman Şah'ım izin ver de gideyim
Arkam sıra beni bekler ağlar var
Saadetim nazlı yare kavuşmak
Ara yerde yüce yüce dağlar var
Kuru gazel gibi göğe savruldum
Acı poyraz gibi esip yoruldum
Nerde güzel görsen yüzüm çevirdim
Bizim ilde cana kıyar beyler var
Yeni geldi arap atın sökünü
Seyyar eylen sağa sola yükünü
Helal eylen tuz ekmeğin hakkını
Varamıyom beni burda eğler var
ŞAZİ de derkine gittim unmayım
Taşlar alıp dertli sinem dövmeyim
Güzel sevdi derler nasıl sevmeyim
Çatık kaş üstünde çifte benler var
---
6.
yazbahar gülü
Gönül bir cana bendoldu
Daha tıfıl ben neyleyim
Ben garibim kendi garip
Gelmez ahde ben neyleyim
Yarim güzellerin hası
Açıldı gönlümün pası
Gamzeleri bade tası
Dudak meze ben neyleyim
Gerdandaki çifte benler
Dişler elmas gibi parlar
Memeleri düğme zorlar
Dersem çözer ben neyleyim
Şakıdı Şazi’nin dili
Açıldı yazbahar gülü
Koynundan düştü mendili
Perde yüze ben neyleyim
Mah Cemal: Edebiyatımızda ay yüzlü anlamında kullanılan betimleme.
Seyyar: Belli bir yere bağlı olmayan, taşınabilir, portatif.
Teşhir: 1. Gösterme, 2 . Sergileme, 3 . Herkese duyurma, 4. Dile düşürme.
Tıfıl: Gelişmekte olan.
Tütün: Duman.
Uzucak: Yavaşca, usulca.
7.
sıladan çıkalı
(ŞAZİ'nin 2. nolu şiirin başka bir şekli)
Medet sende kaldı hey gani vezir
Himmet edin gidek ellerimize
İstemem Mısır’a sultan etseler
Nice can muntazır yollarımıza
Bendim adam eden yerim dağ iken
Bendim yiyen içen yerim bağ iken
Layık mıdır şeyda bülbül sağ iken
Gargalar dadansın güllerimize
Düşünmeden aklım fikrim zay oldu
Eğildi kametim kaddim yay oldu
Sılaya çıkalı on dört ay oldu
Efendim vakıflar hallerimize
Şazi’yi şad etsen gönlü yahş olur
Her eyliğin mukabili bahş olur
Bir güzeli güzel yapan kaş olur
Yad avcı göndermen çöllerimize
--------
8.
Yaktı beni
Ela gözlerine meftun olduğum
Yeter yaktın ateşine yar beni
Genç yaşımda kıyma bana sevdiğim
Korkarım ki helak eder har beni
Pişman oldum etticeğim işlere
Rahmeyle çeşmimden akan yaşlara
Kurban olam öyle sünbül saçlara
Kul eylesin kapusunda yar beni
Günbegün erittin dert ile ahım
Ben senin kulunam sen benim şahım
Eğer afvetmezsen cürm i günahım
Elet bir tenhada öldür var beni
Şazi’m der badesine kandığım
Düşman imiş bana her dost sandığım
Kimse bilmez ateşine yandığım
Yakıp gider tütününe yar beni
.............
9.
her bir yeri
Hiç görmedim bu cihanda böyle can
O bağ’ı İrem’den kaçmış besbelli
Ela gözler mahmurlanmış mest olmuş
Demleri kevserden açmış besbelli
Söyle seni saldı kim bu cihana
Öldürür aşığın girersin kana
Sencileyin güzel doğurmaz ana
Huri ile gılman saçmış besbelli
Cihanda bin güzel çıkmaz tayına
Hayran oldum kaşlarının yayına
Ne yakışır endamına boyuna
İdris Nebi libas biçmiş besbelli
Şazi’yim överim böyle dilberi
Altın gümüş incidir her bir yeri
Süsler yeri göğü ufku seheri
Cihanın başına taçmış besbelli
--------
10.
selam eyle turnam
Bir bölücek turna kalktı yalıdan
Onlar da duasın almış Ulu’dan
Korkmasın Halil Paşa validen
Katarın yüksekten biline turnam
Uçup katarını biraz düzicek
Cihangıranda da eğlen azıcak
Andırın sırtına uğran uzucak
Dokunmasın kimse gülüme turnam
Bayazıtoğlu var ha bakmaya
Tatlı konuşur da salmaz sılaya
Cıngıloğlu tuzak kurmuş kalaya
Dikkat et insanın meyline turnam
Geben’de yeşillik Hak’ın ihsanı
Meryemçil ötesi yöreyi tanı
Yukarıdan seyret cümle insanı
Selam eyle kıza geline turnam
Göksun’a varınca düzdür yazılar
Kendini teşhiri gözler arzular
Seyrana çıkarlar gelinler kızlar
Haber ver hubların yolunu turnam
Sarız’dan gerisin bilmedi Şazi
Uzadı baharı gelmedi yazı
Keklik oluğundan Yahyalı düzü
Bak Yedioluğun haline turnam
-------------
11. Gelmedi
Ozanın, "Gelmedi " başlığını taşıyan şiiri zamanla halk tarafından değiştirilerek 4 ayrı şekilde söylenir olmuştur. Bu şiirlerde birbirine benzerlik alenen görülmektedir. Bu şiirleri aşağıya alıyorum:
gelmedi - 1
Al yanağı pempe kakül reyhane
Selvi dalım usul boylum gelmedi
Lebleri kirazdır zülfü bezirgan
Güzel huylu melek soylum gelmedi
Kemler eyler nazlı yari yolundan
Neler çektim ben bu aşkın elinden
Doyup usanmadım şirin dilinden
Dudu dillim şeker sözlüm gelmedi
Kim eyler yolundan çeşm i siyahı
Pek göresim geldi peyker i mahı
Bilmem nerde kaldı güzeller şahı
Sadık yarim kibar huylum gelmedi
Şazi de der ki burada durulmaz
Gönülsüz muhabbet çok uzun sürmez
Zamane dilberi sözünde durmaz
Kara kaşlım kömür gözlüm gelmedi
..................
gelmedi - II
Kıymetli efendim şevketlü yarim
Yad’ellere kadem bastı gelmedi
Bilmem ne söyledim nemden incindi
Bilmem o yar bana küstü gelmedi
Unuttu mu ahdi amanı netti
Başın alıp başka diyara gitti
Benim mecbur olduğumu fark etti
Zalim firar etti kaçtı gelmedi
Açıldı mı dostun gonca gülleri
Kokusun getirir seher yelleri
Nazlı yerin geleceği yolları
Korkarım ki adüv kesti gelmedi
Gayri bahçenizde güller bitmesin
Yılan çayan dolsun kuşlar ötmesin
Ya bu Şazi niçin feryat etmesin
Dudu dilli yârim sustu gelmedi
-----------
gelmedi - III
İlk akşamdan vardım kavil yerine
Bekledim bekledim sunam gelmedi
Bilmem gaflet bastı yattı uyudu
Bilmem o yar bana küstü gelmedi
Benim yarim giydi giydi donandı
İkrar verdi cahal günlüm inandı
Semada ay döndü durdu dolandı
Zalim garez etti kasti gelmedi
Gel gidelim seher sabah olmadan
Bahçende bülbüller nida kılmadan
Zifirde kaçalım kimse görmeden
Seherin yelleri esti gelmedi
Dilerim bahçende kuşlar ötmesin
Kimse yari gurbet ele atmasın
Şimdi Şazi neden feryat etmesin
Kopardı bağını kesti gelmedi
-----------------
gelmedi - IV
Sa’detlü hünkarım efendim şahım
Yad’ellere kadem bastı gelmedi
Bilmem gaflet bastı yattı uyudu
Bilmem o yar bana küstü gelmedi
Unuttu mu ahdi amanı net’ti
Başın alıp başka diyara gitti
Benim mecbur olduğum fark etti
Zalim garaz etti kasti gelmedi
Dilerim bahçende kuşlar ötmesin
Kimse yari gurbet ele atmasın
Şimdi Şazi neden feryat etmesin
Benimle bağları kesti gelmedi
.......................................................
KELİMLER
Ablak sığın: Ala geyik
Adüv: Düşman.
Ahdi aman: İki taraf arasında yapılan sözleşme.
Ahırdağı : Maraş’ta bir dağ.
Ahval: Haller, durum.
Andırın: Kahramanmaraş iline bağlı ilçe.
Ahval: Haller, durum.
Andırın: Kahramanmaraş iline bağlı ilçe.
*Afet-i devran: Aşıkların güzeller için kullandıkları tabir. Devrin afeti, devrin en güzel kadını demektir.
Akkâ: Beyrutun yüz yirmi kilometre güneyinde bir sahil şehri.
Azıcak: Az, biraz.
Azıcak: Az, biraz.
Bade: Halk edebiyatında ilahi aşkın içkisi.
Bahşolur: Ödenir.
Bayazıtoğlu: Şiirde, Beyazıtoğlu Süleyman Paşa’ya vurgu yapılmaktadır. Bayazıtoğlu Süleyman Paşa ve Ahmet Paşa, Hezari, Şazi, kardeşi Şirazi’yi korumuşlar,
gittiği yerlere götürmüşlerdir.
Bend: Bağ, bağlanmak, boyun eğmek, çökmek (diz), bağlanmak, yönelmek, engel, bariyer. .
Bend olmak: Bağlanmak, tutulmak.
Bezirgân: 1. Mesleğini sadece kazanç için kullanan kimse.
Bezirgân: 1. Mesleğini sadece kazanç için kullanan kimse.
2. Alışverişte çok kâr amacı güden kimse.
Şiirdeki anlamı: Şair, sevgilinin saçının değerine vurgu yapmaktadır.
Bölücek: Parça, bölük. (Manisa, Gelibolu, Çanakkale, Mut, İçel ve Maraş vesair yerlerde kullanılır.)
Biçare: Çaresiz.
Cahal gönlüm: Tecrübesiz, her şeye inanan, Her gördüğüne yetişmek isteyen gönlüm
Cahal gönlüm: Tecrübesiz, her şeye inanan, Her gördüğüne yetişmek isteyen gönlüm
Cahil ile karıştırmamak gerek. Cahil: Aklı yetmeyen, demektir. )
Cıngıloğlu: 1900’lü yılların başında Doğu Akdeniz dolaylarında hüküm sürmüş bir derebeyi.
Cürm: Suç.
Cürm: Suç.
Çitil: Sebze - meyve fidesi.
Çeşm: Göz.
Çeşm: Göz.
Dudu Dilli: Çok konuşan, tatlı dilli.
Düzicek: Düzene koymak.
Ebru: Kaş.
Elet: Götür.
Etticeğim: Yaptığım.
Eyliğin: İyiliğin.
Fariz : Becerikli, kurnaz, usta.
Fariz : Becerikli, kurnaz, usta.
Ganî: Zengin olmak, başkasına ihtiyacı olmamak anlamına gelen bir kelime.
Geben: K. Maraş iline bağlı bir yerleşim birimi.
Gedek: Gidelim (Maraş ağzı)
Gılman: Akıl baliğ olmadan ölen, Ahrette cennetliklere hizmet eden müşrik çocukları.
Gılman: Akıl baliğ olmadan ölen, Ahrette cennetliklere hizmet eden müşrik çocukları.
Gözleri Mestanım: Sarhoş gibi, kendinden geçmişçesine, baygın, mahmur (gözlüm.)
Hamaylı: (Hamayıl) 1. Gümüş üzerine altın veya akik işlemeli olup ağırlığı takriben beş yüz grama kadar varan, içinde duaların yazılı olduğu birçok cebi olab bir kuşak, ki bu kuşak omuzdan öbür bele doğru, çarpazlama takılır.
2. gümüşten yapılma, sigara tabakası büyüklüğünde zarif ve süslü kutudur.Üzerindeki
Har: Ateş, sıcak, kızgın, yakıcı. Meftun: Meftun: Tutkun, gönül vermiş, vurulmuş.
Hilaf: Aykırı, karşıt, ters. Şiirde yalan anlamından kullanılmıştır.
Hub: Sevgili.
Huri: Kelime anlamı; genç ve güzel kadın demektir. Terim anlamı ise,(KUR-AN’da) eşlerine düşkün, ceylan gözlü, temiz eşler ve her zaman bakire olan cennet kızları olarak bahsedilir. Huriler, gözleri iri, siyahı çok siyah, beyaz kısmı da çok beyaz kızlar.
Huy: Kişiliğin doğuştan gelen ve kolay kolay değişmeyen yanı. Mizaç.
Issı: Terkedilmiş, boş arazi, harap.
Issı: Terkedilmiş, boş arazi, harap.
İdegelmek: Etmekte bulunmak, devamlı olarak yapmak.
İdris Nebi Libas Biçmiş: Hz. İdris terzicilik mesleği yapanların ilki ve en iyisiydi.
Şiirde:
1. Sevgilinin elbisesini sanki İdris Nebi biçmiş.
2. Bazı kayıtlarda ‘biçmiş’ kelimesi, ‘seçmiş’ olarak geçer. O zaman, anlamı: Kutsal terzi sevgilinin giyeceği kumaşları belirlemiş. şeklinde olur.
İkrar Vermek: Söz vermek, yemin ederek söz vermek.
İnsafa Gelmek: Acımasız ve haksız tutumdan vazgeçmek.
Kadim: Eski.
Kadd ü kamet: Boy bos.
Kakül: (F) / Zülf: (Ar.)
• Yüzün iki yanına veya alna sarkan saç demeti.
• Kraliçe Kleopatra saç modelinin uygulanması.
Kalpak: Genellikle kürk, kumaş veya deriden imal edilen bir başlık türü.
Kamet: Boy.
Keklikoluğu: Kahramanmaraş ilinin Göksun ilçesine bağlı bir köydür.
Kem: Noksan, eksik, kötü, fena.
Kevser: Cennetteki varlığı kesin olan ve susuzluğu devirler boyunca gideren su.
Konalga: Göçebe ve yolcuların, yolculuk ya da göç sırasında konakladıkları yer.
Kuruçova, Tekir : Maraş’ta iki yerleşim yeri.
Leb: Dudak.
Kuruçova, Tekir : Maraş’ta iki yerleşim yeri.
Leb: Dudak.
Mah: Ay.
Mahbab: Muhabbet edilen. Sevilen.
Mahmur: Aşkın sebep olduğu sersemlik / Uykudan sonra çöken sersemlik.
Meded: Yardım, imdat.
Medhetmek: Övmek.
Medhetmek: Övmek.
Meftun: Tutkun, gönül vermiş, vurulmuş.
Melek: Allah tarafından nurdan yaratılmış, erkeklik ve dişilikleri olmayan ve Allah’a itaatten ayrılmayan manevi bir varlıktır.
Merhamet Etmek: Acımak, şefkat göstermek.
Meryemçil: K. Maraş ile Göksun arasında bir gecit.
Muhabbet: 1.Sevgi
2. Dostça konuşma, yârenlik.
Muntazır: Bekleyen, gözetleyen.
Mün/münzü: … denberi. (Ali Cuma gününden beri gelmedi.)
Mürüvvet: İnsaniyet. İnsanlığa uygun olan şeyi yapmak. Güzel ve iyi şeyleri alıp.
Nablus : Batı Şeria Filistin Otoritesinin idaresinde olan büyük bir şehir.
Peri: 1. Farsça bir kelimedir. Cisimleri çok lâtif ve görünmez olan hoş yaratıklardır.
Peri: 1. Farsça bir kelimedir. Cisimleri çok lâtif ve görünmez olan hoş yaratıklardır.
2. Doğaüstü güçleri olduğuna inanılan, düşsel dişi varlık.
Peyker: Yüz, çehre, surat.
Rahm: Acımak, merhamet.
Reyhane: Çiçek bahçesi. İncelik.
Saraycık: Maraş’ta bir yerleşim yeri ve geçit.
Ser: Baş.
Sırra Kadem Basmak: Kayıplara karışmak, ortalıktan yok olmak.
Sim: Gümüş, gümüş para.
Sim ü Zer: Gümüş ve altın.
Sitem: Yakınma, zerzeniş, üzülmek, kırılmak, eziyet, cefa.
Şad olmak: Sevinmek, memnun ve mutlu olmak.
Şahvelet: Hükümdar çocuğu.
Şakımak: 1. Ötücü kuşlar gibi ezgili ses çıkarmak.
2. Sevgilinin açığını yakaladığında sevinçle, heyecanla ve neşe ile konuşmak.
3. Güzel şarkı söylemek veya şiir okumak.
Şevket: Azamet, büyüklük, ululuk, debdebe, haşmet.
Şevketlü / şevketli: Azamet ve heybet sahibi.
Taberiye Gölü: Bugün İsrail’in su ihtiyacının nerede ise tamamını karşılayacak seviyede Ülkenin en büyük tatlı su gölüdür. Lut Gölünden sonra deniz seviyesinin altında bulunan dünyanın ikinci gölüdür.
Tay: Denk.
Tay: Denk.
Telâşa etmek: Kanatlarını çırpmak, süzülmek, titremek, sallanmak.
Tembih: Öğüt, ikaz, uyarı, nasihat,Tenha: Issız.Teşhir: 1. Gösterme, 2 . Sergileme, 3 . Herkese duyurma, 4. Dile düşürme.
Tıfıl: Gelişmekte olan.
Tütün: Duman.
Ulu: Erdemleri bakımından çok büyük, yüce. Yüceler yücesi.
Unmak: 1. Onmak, iyileşmak (Gaziantep, Niğde, Balıkesir ve Malatya yöresinde kullanılır.)
2. Mutlu olmak (Çanakkale, Kocaeli yöresinde kullanılır.)Uzucak: Yavaşca, usulca.
Var ha: Uğra! (tenbih)
Yad: Yabancı, el, başka.
Yafa: İsrail'de bir şehir.
Yahşi: 1. İyi, güzel, çok güzel. 2. Yiğit, yakışıklı. 3. Toy, deneyimsiz genç.
Yahşi: 1. İyi, güzel, çok güzel. 2. Yiğit, yakışıklı. 3. Toy, deneyimsiz genç.
Yahyalı: Kayseri iline bağlı bir ilçe.
Yedioluk: Kayseri ilinin Sarız ilçesine bağlı bir köydür.
Zalim: Acımasız ve haksız davranan, kıyıcı, zulmeden.
Edebiyatımızda şair, zaman zaman sevgiliye ZALİM, KAFİR diye hitabeder.
Zalim, zülmü ile kafir küfrü ile inancı örtendir. Buradan yola çıkarak sevgili de aşkı
taşıdığından, onu yüklendiğinden, gizleyip, muhafaza ettiğinden ve kimseciklere
bildirmediğinden ve örttüğünden, şair, dizelerinde sevgili için zalim ve kafirkelimesini
kullanmakta sakınca görmez. Hatta iyi yaptığının bilincindedir.
Zay olmak: Kaybolmak, boşa gitmek.
Zer: Sarı. Altın, akçe.
Zülf: Şakaklardan sarkan saç demeti, saç lülesi. Sevgilinin perçemi. Farsça'da saç demektir. Sevgilinin zülfü yani saçı küfüdür.
Küfür imanı örter; sevgilinin saçı da sevgilinin dudaklarını ve yanağını örter. Sevgilinin dudakları ve yanağı fenafillahtır. Sevgilinin yanağı ay gibi parlar, dudakları alem-i mecaz'dan
alem-i hakikat'a gider. Sevgilinin dudaklarına ulaşan aşık eriyip yok olur ve fenafillah'a ulaşır.
Zülfü perişan: 1. Sevgilinin saçının darma dağın oluşu.
2. Sevilen şeylerin, işlerin karma karışık oluşu.
*Afeti defran ile alakalı Mehmet Sadi Bey şiirinin bir dörtlüğünde şöyle diyor:
Sen gitgide bir afeti devran olacaksın
Canlar yakacak ateş-i suzan olacaksın
Bilmem ne zaman derdime derman olacaksın
Çağın geçecek sonra peşiman olacaksın
-----------------------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder