DOĞUMU:
Maraş’ın Afşin İlçesi’nin Berçenek Köyünde 1942 yılında doğdu.
ÖĞRENİMİ
İLKOKUL:
1949 Yılında başladı. İlkokul 3 yıldı. Sonradan 5 yıl olan ilköğrenimini 1957
yılında tamamladı.
ARA
VERDİ: İlkokuldan sonra öğrenimine ara vererek bağ bahçe işinde çalıştı. Koyun
- kuzu çobanlığı yaptı.
ORTA
ÖĞRENİM: Elbistan ortaokuluna, ardından
da (üç ay sonra) Afşin ortaokuluna kaydını yaptırdı. İlk yıl başarısız olunca,
yeniden iki yıl ara verdi.
OKUMAYA
AZİMLİ: Yaşı hayli ilerlemişti. 1959 Yılında köyden kaçarak Afşin ortaokuluna
kaydolarak eğitimini tamamladı.
FAKİRLİK:
Maddi nedenlerden dolayı yine köyde tarla takım, ekin, bağ ve bahçe işlerinde
ve Adana’nın Tarsus İlçesinde, Toprak - Su işlerinde puantör olarak çalıştı.
Baba ve ağabeyi İstanbul’a çalışmaya gittiler, evin bütün işleri üstündeydi.
ASKERLİK:
Askerlik çağına gelmişti. Bu nedenle bir seçenek yapmak zorundaydı.
Ozanımız, okumayı seçti. O yaz hasattan
sonra, bir traktör buğdayı Elbistan’da
sattı. Edindiği parayla kendine çeki-düzen verdi.
LİSE
YILLARI: Bir arkadaşı ile Antalya’ya giderek, 1967 yılında Antalya’da Liseye
kaydoldu.
Maraş’a
döndüğünde, arkadaşları ve akrabalarının aracılığı ile kaydını Maraş Sanat
Lisesine aldırdı. Üç sene okudu. Sağ sol hareketlerinin başladığı yıllarda linç
edilmekten yine lise arkadaşları kurtardılar.
“Kış
geceleri evimizde sabahlara kadar Cem olur, semah dönülür, deyişler söylenirdi.
Babam saz yapar ve saz çalıp deyişler söylerdi. Mahzuni ile olan çocukluk
arkadaşlığım bağ bahçede birlikte olman, sosyal yönlerdeki ilğimi pekiştirdi.”
Diyor.
OZANLIĞA
İLGİ
“Afşin
in Kötüre köyündeki Hasan Sil ve Hatice Yeşil’in de oturduğumuz mahallede
Aladeli köylüm Haydar Kaya’nın da şiir yazmamı önermeleri benim azmimi daha da
güçlendirdi. Ortaokulda başlayan şiir mani yazma hevesim, devrimci şiirler
yazmama yöneltti.”
GÖREVİ
VE YAPTIKLARI
1. Ortaöğrenimini yaptığı Maraş Sanat Lisesinde
2. 1970 Yılında Gaziantep Çimento firmasında
çalıştı.
3. Almanya’ya gitti.
4. 1972 yılında (Almanya’da) metal sendikasına
(IGM) üye oldu. 27 Sene işyeri ve sendika temsilciliğini görevini yürüttü.
5. Berlin’de Yurtseverler, daha sonra Anadolu
Alevileri ve bu günde adı: Alevi Toplumu olan Cem evinin kurucu üyelerinden.
6. Emekli ve Almanya’da yaşıyor.
--------------------------------------------------
ŞİİRİ
-----------
1.
BERÇENEK KÖYÜM
Neşeli
gülünçlü Berçenek halkı
Yuvası
yurdunda kalan bizimle
Göçenler
toplanmış tepede saklı
Sözleri
sohbette kalan bizimle
Çalışkan
reçberi toplar harmanı
Buğdayı
öğütür Çolhan Hurmanı
Kışa
yorgun düşer kalmaz dermanı
Köyünde
izleri kalan bizimle
Davul
zurna olur düğün bayramı
Geriden
hoş olur onun seyranı
Şairler
babalar pirin hayranı
Sazıyla
sözüyle kalan bizimle
Yamaçta
yeşerir üzüm bağları
Sefası
neşeli geçmiş çağları
Ormanı
kesilmiş bozkır dağları
Tozuyla
pozuyla kalan bizimle
Yaşamı
karartan kömür işlenir
Nedenli
nedensiz şükürler denir
Yarı
tok yarı aç ekmekle peynir
Yaşlıları
ölmüş kalanlar bizimle
Fezali
Hacı da gönül tutuştu
Sanma
ki yadele çırpındı uçtu
Sabırsız
ömrünü bitirdi taştı
Gidenler
gittiler kalan bizimle
------
2.
Zamanı Geldi
İşkence
hücresi zindandır adı
Ayağa
kalkmanın zamanı geldi
Kurşun
darağacı duy şu feryadı
Ayağa
kalkmanın zamanı geldi
Direniş
azmimiz teslim olmadık
Ser
verdik ölümle yine yılmadık
Çığlık
duvar yıktı koştuk durmadık
Ayağa
kalkmanın zamanı geldi
Haklı
talep için daha kararlı
Geleceğe
örnek ve de yararlı
Güçlü
duruş dağlar olsa da karlı
Ayağa
kalkmanın zamanı geldi
Fezalim
der Haci bilir kendini*
Örgütle
emeği güçlü bendini
Faşizme
hedef tut direnç kinini
Ayağa
kalkmanın zamanı geldi
------------
3.
Softa Günah Demiş
Softa
günah demiş içerim rakı
Doldur
saki doldur bir daha hele
Meyhane
boşalsın görelim taki
Doldur
saki doldur bir daha hele
Geçelim
benlikten insan olalım
İnsanlık
sohbeti hedef alalım
Bütün
insanları eşit kılalım
Doldur
saki doldur bir daha hele
Kalbinden
dinlenir dostun nasihatı
Tanıma
muzurlu ak vezir parti
Savun
savaş bitsin sen beyanatı
Doldur
saki doldur bir daha hele
Sakın
ha gözetme ayrı bir insan
Fezali'm
der Haci'ye veriyor kan
Bir
gün yol alırsın erken şafaktan
Doldur
saki doldur bir daha hele
----------------
4.
Bilemedim
İşci
oldum yıllar hayli dolaştım
Adaletli
sistemi göremedim
Kırkbeş
yıl koca ömür çalıştım
Adaletli
makama eremedim
Emeğim
patron beyler yediler
İşsizlik
yoksulluk neden dediler
Hakkımı
istedim işten kovdular
Adaletli
makama soramadım
Fezali
Haci'nin yanar kendine
Ürgütlü
direnki güven bendine
Üreten
sahip çıkmalı ilmine
Adaletli
makamı bilemedim
------
5.
Kalü Bela Aşkı
Kalü
bela aşkı âlemden oldum
İnsan
olup insan kalayım deyi
Yeşerip
toprağa köklerim saldım
Görünen
ibreti alasın deyi
Arı
olup gülün balını aldım
Ekildim
toprağa fidan dal saldım
Hayatı
yaşamı içimde buldum
Gerçeği
yerinde göresin diye
Seyrettim
âlemi kendimi gördüm
Ruh
ile gezindim canlıya girdim
Acılar
yaşadım sevdim sevindim
Derman
olup candan sarasın deyi
İçimde
hamları yaktım bitirdim
Her
mevsim içinde meyve yetirdim
Toprak
hava güneş cana su verdim
Teknende
hamuru karasın deyi
Sofrada
tadımı alıp yediler
Yarasın
canına şifa dediler
Temiz
beden kirli deyi yudular
Cennet
cehennemi göresin deyi
Dünyada
çok deli koyunu güttüm
Bağında
dağında yeşerip bittim
Bir
ömür mecnuna Leyla arattım
Bir
gönülde sakin durasın deyi
Parsel
parsel dünya için vurdular
Şehit
oldum safta namaz kıldılar
Vuran
meçhul oldu yerde buldular
Yok
olup bir yerde sinesin deyi
Genime
şeyleri bulup kattılar
Genim
bozup gerçek deyi sattılar
Şifalı
yararlı deyi yuttular
Yürüyen
kervana giresin deyi
Fezali'm
der Haci tatsız bir dünya**
Bilim
yolum gittim evrende aya
Bir
gecede gördüm uzun bir rüya
Daha
canlı olup coşasın deyi
------
Not:
Ozanın
• http://ozanfezalibaba.webnode.com.tr/
Sitesinden
yararlanılmıştır.
• http://www.webnode.com
• http://ozanfezalibaba.webnode.com.tr/%C5%9Fiirlerim/bilemedim/
AÇIKLAMA
*
Fezalim der Haci bilir kendini
**
Fezali'm der Haci tatsız bir dünya
Haci;
Ozanın unvanı olsa gerek. Sanırız ozan, DEDE unvanını hak edince HACI da
denmiştir.
Bu
nedenle DER cümlesinden önce gelmesi gerekirdi ki, konuyu iyice anlayalım.
“Fezalim der Haci bilir kendini” dizesi, “Fezalim Haci der bilir kendini”ya da
“Hacı” sözcüğü başa eklenmeliydi. Ki o zaman dize:
“Der
Hacı Fezali’m bilir kendini” şeklinde olurdu.
Üçüncü
şiirin son dörtlüğünün ilk dizesinde de
“Fezali'm der Haci tatsız bir dünya” yerine “Der Hacı Fezali'm tatsız
bir dünya” şeklinde olurdu.
1.
Kalu bela ne demektir
Kalu
Beladan beri Müslüman’ım demek,
Ruhlarımızın
"Evet" dedikleri zamandan beri Müslüman’ım demektir.
Neam
da, bela da evet demektir. Olumsuz soruların olumlu tasdiki için neam değil,
bela kullanılır. Mesela: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Sorusuna,
neam
denirse, “Evet sen bizim Rabbimiz değilsin,” denmiş olur. Bela denirse, “Evet
sen bizim Rabbimizsin,” denmiş olur.
2.
Kâlû Belâ nedir
Neden
hatırlamıyoruz
Kâlû
Belâ, bir Kur’ân deyimidir. İnsanların, ebediyet âleminde birer zerre halinde
yaratılarak İlâhî programa girdiği ilk zamanda gerçekleşen bir olaya ışık
tutar. Söz konusu olay, Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda insanların ilk duruşları,
Allah’ın sorgusuna ilk muhatap oluşları, ilk sınavları ve Allah’a verdikleri ilk ve tek sözleri ile ilgilidir.
O gün orada ihtilaf yoktur, inkâr yoktur, şüphe yoktur, tereddüt yoktur. Orada
eksiksiz bir teslimiyet vardır, gerçek bir kulluğun farkında oluş vardır,
Allah’ın sözünü tasdik vardır. Şöyle ki:
Ebed
tarafında, zerreler âleminde iken Yaratıcı: “Ben sizin Rabb’iniz değil miyim?”
diye sordu.
Bütün
ruhlar sözbirliği, huzur içinde ve kesin bir tasdik ile:
“Elbette
ey Allah’ım! Sen Bizim İlahımızsın. Biz buna şahidiz” dediler.
Kur’ân
bu antlaşmayı haber verdikten sonra, bunun hikmetini şöyle izah eder:
“Onlara
böylece şahitlik ettirdik ki, Mahşer gününde, “Biz Rabb’imiz olan Allah’ın
varlık ve birliğinden ve O’nun hükümlerinden habersizdik” demeyesiniz ya da,
“Atalarımız bizden önce Allah’a ortak koşmuşlardı. Biz de onların arkalarından
gelen nesilleriz. Atalarımızın batıl işleri yüzünden bizi helâk eder misin?”
demeyesiniz diye.”
Bu
olayı niçin hatırlamadığımıza gelince:
• Hatırlamayışımız, her şeyden önce,
bizim hâfıza ve hatırlama melekemizin zayıflığını gösterir. Biz nasıl geçmiş
hayatımızın ayrıntısını unutabiliyor isek, nasıl bir yaşındaki hastalığımızı
veya annemizin sütüne şiddetli gereksinim duyduğumuz anları hatırlamıyor isek,
nasıl anne rahminde kaldığımız dokuz aylık süreden hiçbir kesit hatırlamıyor
isek; zerreler âleminde yaratılışımızdan hiçbir şey hatırlamıyor oluşumuz da
bizim hâfıza ve hatırlama gücümüzün zafiyetindendir.
• Dünyada unuttuğumuz bu söz verişi,
Mahşerde anımsayacağız. Bu söz verişi yaşamımızda uygulamamış isek ne ala.
Aksini yapmışsak kendimizle çeliştiğimizi apaçık ortaya koyacaktır.
• Şimdilik bu olayı anımsamamak bizi
sorumsuz kılmaz, bizi başına buyruk yapmaz. Çünkü o gün teslimiyetimiz var
idiyse, şimdi de irademiz var, aklımız var, şuurumuz var, vicdanımız var,
korkumuz var, muhabbetimiz var. O zamana nispetle çok önde ve gelişmiş bir ruh
yapısına ve eksiksiz bir yaratılışa sahibiz. O zaman bir taslaktan ibaret
idiysek, şimdi bir vücuda sahibiz.
3.
ve Rab sordu:
“Elestü
bi Rabbiküm? (ben Rabbiniz değil miyim?)
Ruhlar
yanıtladılar:
Kalu
bela. (şüphesiz, elbette)
• hani, bazen yolda hiç tanımadığımız
birisini görür de, ''bu adamı bir yerden gözüm ısırıyor ama nerden?'' diye
kendi kendimize sorarız. İşte denir ki, bu tanışma faslı Kâlû Belâdandır.
4.
Kalu Bela Ne Demektir
Allah
dünyayı ve içindeki varlıkları yaratmadan evvel, öncelikle gelmiş ve gelecek
bütün insanların ruhlarını yaratmıştır. Bunları ruhlar âlemi denilen bir âlemde
bir araya getirmiştir. Daha sonra hepsini birden huzurunda toplayarak
kendilerine hitâben:
Ben
sizin Rabbiniz değil miyim? diye sormuştur.
Ruhlar
da: Evet, sen bizim Rabbimizsin, diye cevap vermişlerdir. "Ancak sana
ibadet eder, senden yardım dileriz" demişlerdir. İşte bu konuşmanın vuku'
bulduğu zamana, Kâlû Belâ denir. Allah daha sonra insan ruhunun bu sözünde ne
derece samimî ve doğru olduğunu ortaya çıkarmak için, şu dünyayı bir imtihan
yeri olarak yaratmıştır. Ve her bir ruhu ayrı bir bedene yerleştirerek, onları
belli zaman aralıklarıyla şu imtihan meydanına göndermiştir. Böylece insanın
önüne iki yol açılmıştır: Ya akıl ve iradesini iyiye kullanarak Kâlû Belâ'daki
gibi Allah'ı Rab tanımakta devam edecektir. Yahut da iradesini ve aklını kötüye
kullanarak Rabbini ve Allah'ını inkâr edecek, O'na kulluktan kaçacak, şeytan'ın
yoluna sapacaktır. Allah'a sonsuz şükürler olsun ki, biz Müslümanlar, Kâlû Belâ
zamanında Rabbimize verdiğimiz sözde duran kimseleriz. İnşâallah son nefesimize
kadar da bu sözümüzde durmaya devam edeceğiz.
----------------
KAYNAKLAR
1.
http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=2640
2.
http://www.fikih.info/kategoriler/melek-seytan-ve-ruh/1270-kalu-belayi-neden-hatirlamiyoruz.html
3...
http://www.uludagsozluk.com/k/kalu-bela/
4.
http://www.islammerkezi.com/ilmihal/kalu.htm
Bu yazının oluşumu için yukarıdaki adreslerden yararlanılmıştır. Fotograflar Ozanın kendi sitesinden alınmıştır. (akn)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder