MARAŞLI HUZEYFE
KİMDİR: Mutasavvıf. İbrâhim bin
Ethem hazretlerinin talebelerindendir.
YAŞADIĞI ASIR: Doğum târihi
bilinmemektedir. Sekizinci ve dokuzuncu yüzyıllarda yaşamış meşhur velîlerden.
YAŞADIĞI YER: Maraşlı olduğu için
Mer'âşî nisbesiyle meşhur olmuştur.
LAKABI: İsmi, Huzeyfe, lakabı Sâdüddîn'dir.
SOYU: Babasının ismi, Katâde'dir.
ÖĞRENİMİ: Zamânının âlimlerinden
ilim tahsîl etti. Aklî ve naklî ilimlerde yüksek âlim oldu. Birçok velînin
sohbetlerinde bulundu. Hızır aleyhisselâmın işâretiyle İbrâhim bin Ethem
hazretlerinin huzûruna gitti. Büyük velî İbrâhim bin Edhem hazretlerinin
hizmetinde ve sohbetinde bulunarak tasavvuf yolunda ilerledi. Altı ayda kemâl
ve olgunluk derecesine ulaştı. İbrâhim bin Ethem hazretleri ona tasavvuf
yolunda hırka giydirdi.
ÖLÜMÜ: 822 (H.207) senesinde
vefât etti
Besim
Atalay “Maraş Tarihi ve Coğrafyası” adlı eserinde onun için şu bilgiyi veriyor:
Kerâmetleri
nakledilmiştir.
Lakab-ı
“Sedidüddindir.” Ehli tarîkat elbibesi demek olan fakr ve tecrîd hırkasını,
Hazreti İbrahim Edhem Kuddise sırruhu’den giyinmiştir. Fakîh, kâmil, âmil olup
dînî ilimlere dâir faydalı eserleri vardır. Altı günde bir yemek adetleri imiş.
“Kalb erbabının gıdası ve ruhlarının kuvveti (lâilahe illallah) kelime-i tayyibesidir”
der imiş. Zâhir ilimlerin öğrenimini bitirdikten sonra İbrahim Ethem
hazretlerinin sohbetleriyle müşerref olarak altı ayda tekmil derecesine
erişmiştir.
ÖLÜMÜ:
Huzeyfetül Meraşi hazretleri, İbrahim Ethem hazretlerinin vefatından dokuz sene
sonra (H. 276) dâr-ı bekâya hicret etmiştir. Hakkında kitaplarda birçok hikaye
vardır.
Evliyâüllahtan
Hazreti Hübeyretül Basri vesaire gibi zâtların şeyhidir. Talebelerinden biri de
Meraşlı Ubu Ömer Abdüllah b. Yezîd Ezzühelî’dir.
Hakkında
“Ettabakatülkübra-Eşşa’rani”de anlatılan şunlardır.
“Allah
ondan razı olsun. Dedi ki:
-Valla’hi
biri gelip bana:
-Senin
yaptığın amel ahirete imân edenin işine benzemiyor, dese ona hemen şöyle derim:
-Evet
doğru söyledin, haklısın sakın bu sözünden dönme.
Derdi
ki: “Yaptığın hayırlı amel için: Allah’ın azabına uğrayacağından korkmuyorsan,
helak olacaklar arasında sayılırsın...”
Derdi
ki: “Bir arkadaşımla otururken, yapmacık hareket yapacağından korkarım. Onun
için onunla oturmak istemiyorum. Benden ona selam edin kafi.”
BAĞLANMA: Huzeyfet-ül-Mer'âşî,
İbrâhim Ethem hazretlerine hizmet ettiği sırada birisi gelip ona hizmet etme
sebebini sorunca, olup bitenleri şöyle anlattı: "Mekke-i mükerremeye
giderken çok acıkmıştık. Kûfe'ye gelince açlıktan yürüyemez oldum."
İbrâhim bin Ethem hazretleri; "Açlıktan kuvvetsiz mi kaldın?"
buyurunca; "Evet" dedim. İbrâhim bin Ethem hazretleri hokka, kalem,
kâğıt istedi. Bulup getirdim. Besmeleyle birlikte; "Her halde sana
güvenilen Rabbim! Her şeyi veren sensin. Sana her an hamd ve şükür ederim. Seni
bir an unutmam. Aç, susuz ve çıplak kaldım. İlk üçü benim vazîfemdir, elbette
yaparım. Son üçünü sen söz verdin. Senden bekliyorum." yazıp bana verdi
ve; "Dışarı git ve Allahü teâlâdan başka kimseden bir şey umma ve ilk
karşılaştığın kimseye bu kâğıdı ver." buyurdu. Dışarı çıkınca, deve
üstünde biri ile karşılaştım. Kâğıdı ona verdim. O kimse kâğıdı okuyup ağlamaya
başladı. "Bunu kim yazdı?" dedi. Ben de; "Câmide birisi
yazdı." dedim. O kimse bir kese altın verdi. İçinde altmış dinâr vardı. O
kimseyi sorunca; "O nasrânîdir yâni hıristiyandır" dediler. İbrâhim
bin Edhem'e gelip olanları anlattım. İbrâhim bin Edhem; "Keseye elini
sürme. Sâhibi şimdi gelir." buyurdu. Az zaman sonra nasrânî geldi. İbrâhim
bin Edhem'in ayaklarına düşüp, elini öptü ve müslüman oldu."
**
AZ YERDİ: Huzeyfetü'l-Mer'âşî hazretleri insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatıp onların dünyâ ve âhirette kurtuluşu için çalıştı. Abdullah bin Hubeyk, Mûsâ bin el-Muallî, Yûsuf bin Esbât, Bişr-i Hâfî, Feyz bin İshak, İbn-i Ebidderdâ, Nebhân bin El-Mugallis gibi zâtlarla görüşüp karşılıklı sohbetlerde bulundu. Haram ve şüphelilerden sakınıp, nefsin istediklerini yapmamak, istemediklerini yapmak sûretiyle Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için çalıştı. Çok az yemek yiyerek nefsini temizledi. "Kalp ehlinin gıdâsı ve ruhlarının kuvveti, Kelime-i tayyibe olan Lâ ilâhe illâllahtır." buyurarak Allahü teâlânın ismini zikretti.
İNSANLARDAN UZAK: Huzeyfetü'l-Mer'âşî hazretleri mümkün olduğu kadar insanlardan uzak dururdu. "Yapılan iyi ameller arasında insanın evine kapanıp kalmasından ve böylece Allahü Teâlâya ibâdet etmesinden daha iyisi olacağını bilmiyorum." buyururdu.
BUYURDU Kİ: 1 - Abdullah bin Hubeyk'e buyurdu ki: "Dört husûsa yâni gözüne, diline, kalbine ve nefsinin isteklerine dikkat et. Gözün ile harama bakma, kalbinde olandan başka bir şeyi konuşma. Kalbinde müslümanlara karşı kin, haset gibi kötü hisler bulundurma. Nefsinin isteklerine uyma."
BUYURDU Kİ: 2 - Mûsâ bin el-Muallî'ye buyurdu ki: "Yâ Mûsâ! Eğer sende üç haslet, güzel huy varsa, Allahü teâlânın yarattığı her hayırda nasîbin vardır. Amellerini Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için yapmak, kendin için sevdiğini kardeşin için de sevmek, yiyeceklerin helâlinden olmasına dikkat etmek."
BUYURDU Kİ: 3 - Huzeyfetü'l-Mer'âşî hazretlerinin ikram ve ihsanları boldu. Fakir ve muhtaçların ihtiyaçlarını giderirdi. Mümkün olduğu kadar kimseden bir şey kabul etmezdi. Bilhassa düşük ahlâklı kimselerin hediyelerini almaktan insanları sakındırırdı. O; "Günahkârların ve ahlâkı bozuk kimselerin hediyelerini kabul etmeyiniz. Eğer kabul ederseniz, sizin onların kötü fiillerine ve ahlâksız hareketlerine razı olduğunuz zannedilir." buyururdu.
**
AZ YERDİ: Huzeyfetü'l-Mer'âşî hazretleri insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatıp onların dünyâ ve âhirette kurtuluşu için çalıştı. Abdullah bin Hubeyk, Mûsâ bin el-Muallî, Yûsuf bin Esbât, Bişr-i Hâfî, Feyz bin İshak, İbn-i Ebidderdâ, Nebhân bin El-Mugallis gibi zâtlarla görüşüp karşılıklı sohbetlerde bulundu. Haram ve şüphelilerden sakınıp, nefsin istediklerini yapmamak, istemediklerini yapmak sûretiyle Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için çalıştı. Çok az yemek yiyerek nefsini temizledi. "Kalp ehlinin gıdâsı ve ruhlarının kuvveti, Kelime-i tayyibe olan Lâ ilâhe illâllahtır." buyurarak Allahü teâlânın ismini zikretti.
İNSANLARDAN UZAK: Huzeyfetü'l-Mer'âşî hazretleri mümkün olduğu kadar insanlardan uzak dururdu. "Yapılan iyi ameller arasında insanın evine kapanıp kalmasından ve böylece Allahü Teâlâya ibâdet etmesinden daha iyisi olacağını bilmiyorum." buyururdu.
BUYURDU Kİ: 1 - Abdullah bin Hubeyk'e buyurdu ki: "Dört husûsa yâni gözüne, diline, kalbine ve nefsinin isteklerine dikkat et. Gözün ile harama bakma, kalbinde olandan başka bir şeyi konuşma. Kalbinde müslümanlara karşı kin, haset gibi kötü hisler bulundurma. Nefsinin isteklerine uyma."
BUYURDU Kİ: 2 - Mûsâ bin el-Muallî'ye buyurdu ki: "Yâ Mûsâ! Eğer sende üç haslet, güzel huy varsa, Allahü teâlânın yarattığı her hayırda nasîbin vardır. Amellerini Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için yapmak, kendin için sevdiğini kardeşin için de sevmek, yiyeceklerin helâlinden olmasına dikkat etmek."
BUYURDU Kİ: 3 - Huzeyfetü'l-Mer'âşî hazretlerinin ikram ve ihsanları boldu. Fakir ve muhtaçların ihtiyaçlarını giderirdi. Mümkün olduğu kadar kimseden bir şey kabul etmezdi. Bilhassa düşük ahlâklı kimselerin hediyelerini almaktan insanları sakındırırdı. O; "Günahkârların ve ahlâkı bozuk kimselerin hediyelerini kabul etmeyiniz. Eğer kabul ederseniz, sizin onların kötü fiillerine ve ahlâksız hareketlerine razı olduğunuz zannedilir." buyururdu.
BUYURDU Kİ: 4 - İbn-i Ebi'd-Derdâ
rahmetullahi aleyh, Huzeyfetü'l-Mer'âşî'ye gelerek; "Bana nasihat et."
dedi. Huzeyfetü'l-Mer'âşî buyurdu ki: "Yediğin lokmanın nereden
geldiğine dikkat et. Nefsinin isteklerine uyarak İslâmiyetin ruhsat, kolaylık
taraflarını sana tavsiye eden kimseyle oturma. Eğer Allahü teâlâya gizli olarak
ibadet edersen, istesen de, istemesen de kalbin düzelir."
BUYURDU Kİ: 5 - "Otururken, samimî olmayan, yapmacık hareketler yapacağımdan korktuğum için, bir arkadaşımla oturmak istemiyorum."
BUYURDU Kİ: 6 - "İhlâs, kulun içi ile dışının aynı olmasıdır."
BİLMEDİĞİM İÇİN AĞLIYORUM
Huzeyfetü'l-Mer'âşî hazretleri Allahü teâlâdan olan korkusu sebebiyle çok ağlardı. Böyle bir zamanda yanına gelen birisi ona dedi ki: "Bu derece ağlayıp sızlamana, ızdırap çekmene sebep nedir? Yoksa Allahü teâlânın Rahîm, çok merhametli, Kerim ve Gafur olduğunu bilmiyor musun?" dedi. Bunun üzerine Huzeyfetü'l-Mer'âşî hazretleri; "Allahü teâlâ; "Bir fırka Cennette, bir fırka Cehennemdedir." buyuruyor. Ben bu iki fırkanın acaba hangisindeyim, bunu bilmediğim için ağlıyorum." dedi.
BUYURDU Kİ: 5 - "Otururken, samimî olmayan, yapmacık hareketler yapacağımdan korktuğum için, bir arkadaşımla oturmak istemiyorum."
BUYURDU Kİ: 6 - "İhlâs, kulun içi ile dışının aynı olmasıdır."
BİLMEDİĞİM İÇİN AĞLIYORUM
Huzeyfetü'l-Mer'âşî hazretleri Allahü teâlâdan olan korkusu sebebiyle çok ağlardı. Böyle bir zamanda yanına gelen birisi ona dedi ki: "Bu derece ağlayıp sızlamana, ızdırap çekmene sebep nedir? Yoksa Allahü teâlânın Rahîm, çok merhametli, Kerim ve Gafur olduğunu bilmiyor musun?" dedi. Bunun üzerine Huzeyfetü'l-Mer'âşî hazretleri; "Allahü teâlâ; "Bir fırka Cennette, bir fırka Cehennemdedir." buyuruyor. Ben bu iki fırkanın acaba hangisindeyim, bunu bilmediğim için ağlıyorum." dedi.
Adam: "Mademki, sen daha kendi hâlini
bilmiyorsun, nasıl olur da başkalarına yol gösterirsin?" dedi.
Bu
sözü duyan Huzeyfet-ül-Mer'âşî hazretleri, çok manalar ifade eden bu sözün
tesiriyle düşüp bayıldı. Kendine gelince:
"Ey Huzeyfe! Biz seni dost edindik, kıyâmet günü seni
Cennetliklerden olarak haşredeceğiz." diyen bir ses duydu.
Bu sesi, o mecliste
bulunup da henüz müslüman olmayan üç yüz kişi duyup Müslüman olmuşlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder